Dr. Asım Doğan'dan Çin ekonomik modeli eleştirisi: Otoriterlik başarısı mı, yoksa tavizlerin sonucu mu?
Dr. Asım Doğan'dan Çin ekonomik modeli eleştirisi: Otoriterlik başarısı mı, yoksa tavizlerin sonucu mu?
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, ABD ve İsrail'e karşı Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı önerisi kamuoyunda yankı uyandırırken, Çin'in ekonomik kalkınmasıyla ilgili tartışmalar da yeniden alevlendi.
Haber Giriş Tarihi: 20.09.2025 15:17
Haber Güncellenme Tarihi: 20.09.2025 15:30
Kaynak:
Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Akademisyen-yazar Dr. Asım Doğan, "Çin Rüyası: Kimin Kabusu?" adlı kitabının yazarı olarak kaleme aldığı bir yazıda, Çin'in ekonomik yükselişini otoriter rejimin başarısı olarak görenlere sert bir eleştiri getirdi.
Doğan, bu kalkınmanın Mao dönemi felaketlerinden sonra verilen tavizler sayesinde gerçekleştiğini savunarak, demokratik bir Çin'in çok daha ileri gidebileceğini öne sürdü. Doğan'ın yazısı, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) meşruiyet arayışını mercek altına alıyor. Mao Zedong'un ölümünden önceki dönemde yaşanan Büyük Çin Kıtlığı (1958-1962) ve Kültür Devrimi (1966-1976) gibi trajedileri hatırlatan Doğan, bu politikaların milyonlarca insanın ölümüne yol açtığını belirtiyor.
"Mao, ülkesini kendi ideoloji laboratuvarında kobay gibi kullanmış, mahvetmek üzereyken ölmüştü," diye yazan Doğan, kıtlık sırasında ailelerin çocuklarını takas ederek yedikleri gibi acı olaylara dikkat çekiyor. Bazı kaynaklara göre, Mao'nun iktidarı boyunca 80 milyon insanın hayatını kaybettiğini aktarıyor.
Mao'nun ardından Deng Xiaoping'in başlattığı Reform ve Açılım Politikaları'nı ele alan Doğan, bu dönemi "pragmatik bir zorunluluk" olarak tanımlıyor. **Deng'in ünlü sözü "Kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değil; yeter ki fareyi yakalasın"**ı hatırlatan yazar, partinin katı ideolojiden taviz vererek yabancı sermayeye kapı açtığını vurguluyor.
Jiang Zemin ve Hu Jintao dönemlerinde devam eden bu politikalar sayesinde Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) üye olduktan sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. Ancak Doğan'a göre, bu başarı partinin “kontrol takıntısı”na rağmen gerçekleşti ve esas lokomotif, açlık sınırındaki devasa nüfusun ucuz işgücüydü.
Yazar, Çin'in kalkınmasını "Beijing Konsensüsü" veya "Çin Modeli" olarak pazarlamasını eleştirerek, bunun bir propaganda aracı olduğunu savunuyor. "Bugün Türkiye dahil birçok ülkede kimi insanlar ideolojik yakınlıktan, kimisi de işin aslını bilmediğinden ÇKP'nin propagandasına kanarak Çin'in kalkınmasını partinin başarısı olarak anlamakta," diyen Doğan, modelin başka ülkelerde uygulanabilir olmadığını belirtiyor. Aksine, bu kalkınmanın otoriterlikten verilen tavizler sonucu ortaya çıktığını iddia ediyor.
Doğan'ın yazısı, Bahçeli'nin TRÇ ittifakı önerisiyle tam zamanlı olarak örtüşüyor. Bahçeli, 18 Eylül'deki açıklamasında "ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı en uygun seçenek Türkiye-Rusya-Çin ittifakıdır" demişti. Bu öneri, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından "uygarlık gerçeği" olarak değerlendirilirken, bazı yorumcular ise ittifakın pratikte zorluklarını tartışıyor.
Yazıyı çarpıcı bir soruyla bitiren Doğan, "Hemen yanı başında çok daha sınırlı kaynaklarla ve demokratik yönetimlerle erkenden modernleşip dünya devleri arasına giren Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur hatta Hong Kong gibi, Çin de İkinci Dünya Savaşı'ndan Mao ve komünizm ile değil, demokratik bir ülke olarak çıksaydı nasıl olurdu?" diye soruyor. Bu soru, Çin'le olası bir ittifakın ekonomik ve siyasi boyutlarını yeniden düşündürüyor.
Dr. Asım Doğan, Çin'de yaklaşık 20 yıl yaşamış bir akademisyen ve "Çin Rüyası: Kimin Kabusu?" kitabı Sayda Yayıncılık tarafından Ocak 2024'te yayımlanmıştı. Yazı, Çin'in otoriter modelini savunanlara karşı eleştirel bir bakış sunarken, Türkiye'nin dış politika tercihlerini de dolaylı olarak sorgulatıyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Asım Doğan'dan Çin ekonomik modeli eleştirisi: Otoriterlik başarısı mı, yoksa tavizlerin sonucu mu?
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, ABD ve İsrail'e karşı Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı önerisi kamuoyunda yankı uyandırırken, Çin'in ekonomik kalkınmasıyla ilgili tartışmalar da yeniden alevlendi.
Akademisyen-yazar Dr. Asım Doğan, "Çin Rüyası: Kimin Kabusu?" adlı kitabının yazarı olarak kaleme aldığı bir yazıda, Çin'in ekonomik yükselişini otoriter rejimin başarısı olarak görenlere sert bir eleştiri getirdi.
Doğan, bu kalkınmanın Mao dönemi felaketlerinden sonra verilen tavizler sayesinde gerçekleştiğini savunarak, demokratik bir Çin'in çok daha ileri gidebileceğini öne sürdü. Doğan'ın yazısı, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) meşruiyet arayışını mercek altına alıyor. Mao Zedong'un ölümünden önceki dönemde yaşanan Büyük Çin Kıtlığı (1958-1962) ve Kültür Devrimi (1966-1976) gibi trajedileri hatırlatan Doğan, bu politikaların milyonlarca insanın ölümüne yol açtığını belirtiyor.
"Mao, ülkesini kendi ideoloji laboratuvarında kobay gibi kullanmış, mahvetmek üzereyken ölmüştü," diye yazan Doğan, kıtlık sırasında ailelerin çocuklarını takas ederek yedikleri gibi acı olaylara dikkat çekiyor. Bazı kaynaklara göre, Mao'nun iktidarı boyunca 80 milyon insanın hayatını kaybettiğini aktarıyor.
Mao'nun ardından Deng Xiaoping'in başlattığı Reform ve Açılım Politikaları'nı ele alan Doğan, bu dönemi "pragmatik bir zorunluluk" olarak tanımlıyor. **Deng'in ünlü sözü "Kedinin siyah ya da beyaz olması önemli değil; yeter ki fareyi yakalasın"**ı hatırlatan yazar, partinin katı ideolojiden taviz vererek yabancı sermayeye kapı açtığını vurguluyor.
Jiang Zemin ve Hu Jintao dönemlerinde devam eden bu politikalar sayesinde Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) üye olduktan sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. Ancak Doğan'a göre, bu başarı partinin “kontrol takıntısı”na rağmen gerçekleşti ve esas lokomotif, açlık sınırındaki devasa nüfusun ucuz işgücüydü.
Yazar, Çin'in kalkınmasını "Beijing Konsensüsü" veya "Çin Modeli" olarak pazarlamasını eleştirerek, bunun bir propaganda aracı olduğunu savunuyor. "Bugün Türkiye dahil birçok ülkede kimi insanlar ideolojik yakınlıktan, kimisi de işin aslını bilmediğinden ÇKP'nin propagandasına kanarak Çin'in kalkınmasını partinin başarısı olarak anlamakta," diyen Doğan, modelin başka ülkelerde uygulanabilir olmadığını belirtiyor. Aksine, bu kalkınmanın otoriterlikten verilen tavizler sonucu ortaya çıktığını iddia ediyor.
Doğan'ın yazısı, Bahçeli'nin TRÇ ittifakı önerisiyle tam zamanlı olarak örtüşüyor. Bahçeli, 18 Eylül'deki açıklamasında "ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı en uygun seçenek Türkiye-Rusya-Çin ittifakıdır" demişti. Bu öneri, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından "uygarlık gerçeği" olarak değerlendirilirken, bazı yorumcular ise ittifakın pratikte zorluklarını tartışıyor.
Yazıyı çarpıcı bir soruyla bitiren Doğan, "Hemen yanı başında çok daha sınırlı kaynaklarla ve demokratik yönetimlerle erkenden modernleşip dünya devleri arasına giren Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur hatta Hong Kong gibi, Çin de İkinci Dünya Savaşı'ndan Mao ve komünizm ile değil, demokratik bir ülke olarak çıksaydı nasıl olurdu?" diye soruyor. Bu soru, Çin'le olası bir ittifakın ekonomik ve siyasi boyutlarını yeniden düşündürüyor.
Dr. Asım Doğan, Çin'de yaklaşık 20 yıl yaşamış bir akademisyen ve "Çin Rüyası: Kimin Kabusu?" kitabı Sayda Yayıncılık tarafından Ocak 2024'te yayımlanmıştı. Yazı, Çin'in otoriter modelini savunanlara karşı eleştirel bir bakış sunarken, Türkiye'nin dış politika tercihlerini de dolaylı olarak sorgulatıyor.
En Çok Okunan Haberler