SON DAKİKA

Ayhan Bilgen: Terörsüz Türkiye, tüm Orta Doğu’nun kaderini değiştirecek

Geçtiğimiz günlerde Akit TV’ye konuşan eski Milletvekili Ayhan Bilgen, terörle mücadelenin yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda bölgesel barış ve ekonomik kalkınma meselesi olduğunu söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 13.08.2025 12:15
Haber Güncellenme Tarihi: 13.08.2025 12:25
Kaynak: Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Ayhan Bilgen: Terörsüz Türkiye, tüm Orta Doğu’nun kaderini değiştirecek

Geçtiğimiz günlerde Akit TV’ye konuşan eski Milletvekili Ayhan Bilgen, Türkiye’nin terörsüz bir geleceğe ulaşması için başlatılan silah bırakma süreci ve Meclis’te kurulan komisyonun çalışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Sürecin, yalnızca Türkiye’nin iç güvenliği değil; Suriye, Irak ve tüm Orta Doğu’nun geleceği açısından da kritik olduğunu vurgulayan Bilgen, hızlı, kararlı ve uzlaşmacı adımların hem barışı hem de ekonomik kalkınmayı beraberinde getireceğini söyleyerek “Zamana yayma lüksümüz yok” dedi.

Komisyonun önceliği silah bırakma sürecini hızlandırmak olmalı

Bahçeli’nin sembolik ziyaretinden sonra başlatılan sürecin kısa sürede Meclis’te komisyon aşamasına gelmesini “hızlı ve başarılı” olarak nitelendiren Bilgen, bu komisyonun asli görevinin örgütün silah bırakmasını teşvik eden ve kolaylaştıran yasal düzenlemeleri ivedilikle hayata geçirmek olduğunu vurguladı.

Komisyonun yalnızca dinlemeler yapan, rapor toplayan bir yapıda kalmasının yeterli olmayacağını belirten Bilgen; Orta Doğu’da İsrail’in devlet terörünü normalleştiren ve bölgedeki tüm halkları tehdit eden politikalarına dikkat çekerek, “Bu komisyon, tarafların siyasi propaganda yapacağı bir masa değil. Amacı doğrultusunda en hızlı ve en etkin şekilde çalışmalı. Bu süreci uzatma lüksümüz yok” ifadelerini kullandı. Kürt işbirliği ve Türkiye’nin bölgesel dayanışmasının önemine değinen Bilgen, barışın hızla tesis edilmesinin Türkiye’nin güvenliği kadar bölgedeki istikrar açısından da hayati olduğunu dile getirdi.

Tüm partilere katılım çağrısı

Ayhan Bilgen, komisyona tüm partilerin katılmasının önemine dikkat çekerek, bu sürecin partiler üstü bir mesele olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Katılmayanlara yönelik suçlayıcı bir dil kullanılmaması gerektiğini belirten Bilgen, aynı şekilde katılmayanların da katılanları hedef alan ithamlardan uzak durması gerektiğini vurguladı.

“Katılmayanlara suçlayıcı bir dil geliştirmeyi doğru bulmuyorum. Katılmayanların, katılanları ihanetle, milliyetçiliği terk etmekle ya da örgütün peşine takılmakla suçlaması kabul edilemez. Bu, hem sorumluluktan kaçmak hem de haksız ithamda bulunmaktır.”

Bilgen, Türkiye’nin sorunlarının çözüm yerinin Parlamento olduğunu, partilerin farklı düşünce ve çözüm önerilerine sahip olmasının doğal olduğunu söyledi:

“Partiler aynı düşüncede olmak zorunda değil. Zaten farklı yöntem önerileri ve çözüm konseptleri bu yüzden var. Ama bu, birlikte çalışmaya engel değildir. Aynı masada oturup konuşacak kadar kendi çözüm önerinize güveniyorsanız, bu siyasetin olgun ve sorumlu tavrıdır.”

İYİ Parti’nin komisyona katılmasının doğal ve anlaşılır olacağını belirten Bilgen, “Bu, partinin kendini inkarı anlamına gelmezdi” dedi. Sürecin partizanca hesaplarla değil, ülke sorunlarına çözüm üretme iradesiyle yürütülmesi gerektiğini ifade etti.

Öcalan’ın yaklaşımı makul, SDG uzaklaşırsa askeri yöntemler gündeme gelir

Bilgen, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeten, bölgenin menfaatini merkeze alan ve toplumsal barışı önceleyen yaklaşımının “son derece makul, tutarlı ve doğru” olduğunu söyledi.

“Öcalan’ın ortaya koyduğu tutum; Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alan, bölgenin menfaatini merkeze koyan, toplumla devletin kaynaşmasını esas alan ve kültürel farklılıkları çatışma konusu olmaktan çıkaran bir anlayıştır. Bu yaklaşım, Suriye’nin de menfaatine, halkların ortak geleceğine hizmet eden bir yaklaşımdır.”

Bilgen, bu çerçeveden uzaklaşıp herkesin ısrarla kendi pozisyonuna gelmesini beklemenin doğru olmadığını, bunun Türkiye’yi yeniden askeri yöntemlere yöneltebileceğini ifade etti:

“Bu bağlamdan kopup ısrarla herkesin kendi durduğu noktaya gelmesini beklemek, isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Böyle bir tavır, Türkiye’nin bu konuyu askeri yöntemlerle çözme eğilimini tetikler.”

Suriye’nin geleceğine dair kararın, oradaki tüm halkların ortak iradesiyle verilmesi gerektiğini vurgulayan Bilgen, provokasyonlara karşı uyardı:

“Suriye’nin geleceğine Sünni Araplar, Nusayriler, Kürtler, Türkmenler, Dürziler birlikte karar vermelidir. Ancak bunu kimsenin kışkırtmasına, provokasyonuna kapılmadan yapmak gerekir.”

Bilgen, SDG’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeyen, merkezi yönetimi güçlendiren bir formüle yaklaşması gerektiğini belirtti. Bu yaklaşımın Kürtlerin haklarını yok sayan otoriter bir merkeziyetçilik anlamına gelmediğini de ekledi:

“Burada kastedilen, Kürtleri inkar eden, vatandaşlık haklarını tanımayan, kimliklerini yok sayan bir merkeziyetçilik değildir. Eskiye dönülmesi de, Suriye’nin parçalanmasına yol açacak bir çizgiye gidilmesi de kabul edilemez. İkisi arasında, hem merkezi yapıyı koruyan hem de demokrasiyi işletecek bir formül bulunmalı.”

Bölgesel ordular iç savaşa zemin hazırlar
Eski Milletvekili Ayhan Bilgen, katıldığı programda Suriye ve Irak’taki bölgesel askeri yapılanmaların tehlikelerine dikkat çekti. Bilgen, “Bölgesel ordular kısa sürede iç savaşa zemin hazırlar. Irak hâlâ bu sancıları yaşıyor. Hem merkezde söz sahibi olacaksınız hem de kendi bölgenize müdahale edilmesini istemeyeceksiniz; bu, sürdürülebilir bir siyaset değildir” dedi.

Bilgen, özellikle Orta Doğu’daki güç dengelerinin kırılgan yapısına vurgu yaparak, “Eğer Suriye içinde sadece kendi silahlı gücünüze güvenerek, Amerika’dan aldığınız desteğin sonsuza kadar süreceğini varsayarak hareket ederseniz, bu bir yanılgıdır. Destek bir gün kesildiğinde yalnız kalırsınız. Diplomasi, bölgesel işbirliği ve halklar arası dayanışma olmadan kalıcı bir güvenlik mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Bölgedeki aktörlere de uyarılarda bulunan Bilgen, “Türkiye’ye rağmen Suriye’de istikrar sağlanamaz. Sadece askeri güç üzerinden pozisyon almak, hem Türkiye’yi hem de bölgedeki tüm halkları daha büyük bir çatışma riskine sürükler. Bunun yerine, Suriye’nin bütünlüğünü koruyacak, tüm halkların hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak bir siyaset izlenmeli” diye konuştu.

DEM Partisi’ne net mesaj: “Ya birlikte siyaset ya da açıkça ayrılık”

Ayhan Bilgen, DEM Partisi’nin ve ilgili siyasi aktörlerin, Abdullah Öcalan’ın iradesini tanıdıklarını ve sürecin kurucusu olarak son söz hakkının ona ait olduğunu defalarca açıkladıklarını hatırlattı. Bu açık beyanlara rağmen, Öcalan’a rağmen ya da onun tam tersi yönde adımlar atmanın kabul edilemez olduğunu söyledi.

“Eğer Öcalan’ın görüşleri sizi bağlamıyorsa, bunu açıkça söyleyin. ‘Öcalan’ın fikirleri kendi kişisel görüşleridir, biz kendi kararımızı kendimiz alıyoruz’ deyin. Ama hem bunu demeyip hem de kendi ezberlerinizi sanki Öcalan’ınkiyle aynıymış gibi sunmak siyasi bir çelişkidir.”

Bilgen, DEM Partisi’nin bugüne kadar Öcalan için eylemler düzenlediğini, gündemini Meclis’e taşıdığını ve onun adını siyasetin merkezine koyduğunu hatırlatarak, “Buna rağmen Öcalan’ın söylediklerinin tam tersi anlamlara gelecek adımlarda ısrar etmek, bir yol ayrımına sürükler” dedi.

Öcalan’ın bu duruma uzun süre tahammül etmeyeceğini vurgulayan Bilgen, şu uyarıda bulundu:

“Bir noktada ‘Kendi yolunuzu çizin, adımı kullanmayın, sonuçlarına katlanın’ diyebilir. Hem adını kullanıp hem de tersine hareket etmek, onun da taşıyabileceği bir durum değildir.”

Bu sürecin yalnızca DEM Partisi açısından değil, Türkiye ve Suriye siyaseti açısından da bir tercih meselesi olduğunu ifade eden Bilgen, “Ya birlikten, dayanışmadan yana bir siyaset kurarsınız ya da ayrılmak istiyorsanız bunun sonuçlarını göze alırsınız” dedi. Orta Doğu’nun Çekler ve Slovaklar gibi “medenice boşanma” koşullarına sahip olmadığını vurgulayan Bilgen, “Bu coğrafyada bölünen herkes daha kolay lokma olur. Hem büyük parçaların hem de ayrılmak isteyenlerin sorumlu ve dikkatli hareket etmesi gerekir” diye konuştu.

Silahların susması bölgesel kalkınmayı hızlandıracak

Ayhan Bilgen, terörün sona ermesinin yalnızca güvenlik alanında değil, ekonomi ve toplumsal yaşamda da köklü bir değişim yaratacağını söyledi.

“Bu sürecin müthiş bir ekonomik getirisi olacak. Bölgesel ticaret daha güvenli hale gelecek, terörle mücadeleye harcanan kaynaklar sağlığa, eğitime, istihdama ayrılacak. Bu bile başlı başına bölgenin kalkınmasını hızlandırır, genç nüfusun üretime katılımını sağlar. Türkiye’de oluşacak sinerji de tüm Orta Doğu’da bir dönüşümü beraberinde getirir.”

Bilgen, bu süreci engelleyen ya da geciktirenlerin, aslında tam da bu değişimden rahatsız olan kesimler olduğunu belirterek, “Bunu Türkiye’nin, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin ortak çıkarına bir adım olarak görüyorsak, daha cesur ve kararlı olmalı, ezberlerimizi bırakmalıyız” dedi.

Ekonomik boyutun toplumsal hayatta belirleyici olacağını vurgulayan Bilgen, Türkiye’ye yönelik saldırıların sadece askeri yöntemlerle yapılmadığını hatırlattı:

“Türkiye’ye yönelik tehditler sadece silahla gelmiyor. Piyasalar speküle ediliyor, döviz kurlarıyla oynanıyor, borsada operasyonlar yapılıyor. Bu yolla ülkeler ekonomik baskı altına alınabiliyor, siyasal bağımsızlıkları zedelenebiliyor. Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı, toplumsal barış ve bölgesel güç açısından kritik bir rol oynuyor.”

Ayhan Bilgen, sürecin tüm halkların yararına bir barış ortamına evrilmesi için cesur ve kararlı olunması gerektiğini belirtti:

“Bunu Türkiye’nin, Kürt’ün, Alevi’nin, Sünni’nin çıkarına bir adım olarak görüp cesurca hareket etmeliyiz. Bu, yalnızca ülkenin değil, tüm bölgenin geleceğini değiştirecek bir fırsattır.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.