SON DAKİKA

#Ayhan Bilgen

HABER DEĞER - Ayhan Bilgen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ayhan Bilgen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ayhan Bilgen: Trump’ın kontrollü barışı yerelde çatışmayı doğurur! Haber

Ayhan Bilgen: Trump’ın kontrollü barışı yerelde çatışmayı doğurur!

“Ateşkes sevindirici ama kalıcı barış için yetersiz” Ayhan Bilgen, Gazze’deki ateşkes sürecine ilişkin değerlendirmesinde, “Silahların susmasını şüphesiz değerli görüyoruz; Filistin’de, Gazze’de çocukların ölmemesini umut ediyoruz” sözleriyle söze başladı. Ancak, “Bu yaklaşımla kalıcı bir barışın tesis edilmesi mümkün olmayacak çünkü temel sorunlar devam ediyor” diyerek uyarıda bulundu. Bilgen, işgal edilmiş topraklar, mülteci kampları ve cezaevlerindeki Filistinli mahkûmlar gibi kronikleşmiş sorunların çözülmeden barışın yalnızca geçici olacağını vurguladı. “İsrail’in bu konularda net bir tutum sergilememesi, kalıcı çözüm ihtimalini zayıflatıyor” dedi. “Suriye’de nüfus gerçeğiyle silah gücü arasında ciddi bir dengesizlik var” Suriye meselesinde Bilgen, Trump yönetiminin bölgede kurmaya çalıştığı dengenin “saha gerçekleriyle örtüşmediğini” söyledi. Ona göre, Suriye’de on yılı aşkın süredir süren kriz, askeri güçlerin aşırı büyümesiyle toplumsal yapıyı bozdu: “Suriye’de nüfus gerçekliğiyle silahlı güç gerçekliği arasında ciddi bir dengesizlik var. Silahı olanın söz hakkı olduğu bir denklem, sürdürülebilir değil.” Bilgen, özellikle SDG ve YPG arasındaki güç dağılımının orantısız olduğuna dikkat çekti. “Eğer bir yerde istikrar tesis etmek istiyorsanız, oranın sosyolojisini ve demografik gerçekliğini göz ardı etmeden yapmanız gerekir. Yoksa sadece silah gücüyle bir kuruluş sürecini yönetmek mümkün olmaz.” “İsrail kaosu ister, Amerika ve Avrupa bunu sürdüremez” Bilgen, İsrail’in bölgesel stratejisiyle Batılı müttefiklerinin çıkarları arasında fark olduğuna dikkat çekti: “İsrail bölgede sürekli kaos isteyebilir; bu kendisi açısından anlaşılır bir şey. Ancak bu durum Amerika için tercih edilir mi, Avrupa için sürdürülebilir mi, bu ayrımı yapmak gerekir.” Enerji hatlarının güvenliği, Avrupa’nın önceliği; ABD’nin ise Çin’e odaklanmak için Orta Doğu’da istikrar arayışında olduğunu belirtti. “Amerika’nın Orta Doğu’da istikrar istemesinin en önemli sebeplerinden biri dikkatini Çin’e ve Uzak Asya’ya odaklamak” ifadesini kullandı. Bilgen, ateşkes sürecinin bir başka boyutuna da dikkat çekti: “İran’a yönelik bir saldırı ihtimali önümüzdeki aylarda yükselebilir. Bu sadece hava operasyonu olmayabilir, daha kapsamlı bir çatışma ihtimali yüksek.” Kıbrıs uyarısı: “Emlak alımları stratejik bir risk haline geliyor” Konuşmasının son bölümünde Kıbrıs meselesine değinen Bilgen, adada son dönemde artan emlak satışlarının ve yabancı sermaye girişlerinin stratejik risk oluşturduğunu söyledi: “Kıbrıs’ta yerleşime dayanmayan, başka planlar taşıyan yoğun bir emlak satışı var. Bu satışların çoğunun İsrailli iş insanları tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Orta vadede bu tablo ciddi bir tehlike.” Bilgen ayrıca Kıbrıslı siyasetçilerin Türkiye karşıtı popülizme yönelmesini eleştirdi: “Kıbrıs’ta seçim rekabeti elbette doğaldır, ama Türkiye karşıtlığı üzerinden kampanya yürütülmesi hem Kıbrıs’a hem Türkiye’ye zarar verir.” “İran’a çok cepheli baskı artacak” İran’daki gelişmelere de değinen Bilgen, bölgede çok yönlü bir kaos senaryosunun olasılığına dikkat çekti: “İran’ı parçalayacak, rejim değişikliğine zorlayacak bir savaş istenen sonucu verir mi bilmiyorum ama bir çatışma kaçınılmaz görünüyor.” Afganistan–Pakistan hattındaki çatışmaları da hatırlatan Bilgen, “İran sadece batısında değil doğusunda da risklerle karşı karşıya. Çok cephede birden baskı kurulması ihtimali yüksek.” dedi. “Barış istiyorsak yerel gerçeklerle yüzleşmeliyiz” Ayhan Bilgen’in konuşmasının genel çizgisi, bölgesel barışın dış aktörlerin senaryolarıyla değil, yerel halkların sosyolojik ve demografik gerçeklikleriyle kurulabileceği yönündeydi. “Kısa vadeli ateşkesler moral verebilir ama gerçek barış için yetmez. Yerel dengeleri yok sayan her denge planı, yeni bir çatışmanın zeminidir.”

Ayhan Bilgen: Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil! Haber

Ayhan Bilgen: Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil!

“Siyaset gün geçtikçe çürüyor” Bilgen, parti içi disiplin ve ihraç tartışmalarına değinerek, asıl meselenin siyaset-finans ilişkisi olduğunun altını çizdi: “Türkiye’de siyaset gün geçtikçe çürüyor. Siyasetçiye olan güven gittikçe kan kaybediyor.” Partilerin kurultay süreçlerinde iddiaların yargıya taşınmadan içeride objektif komisyonlarla araştırılması gerektiğini söyleyen Bilgen, paranın siyaseti tahakküm altına aldığı noktada demokrasiden söz etmenin mümkün olmadığını belirtti. “Kurultay tartışmaları siyaseti çürütüyor” CHP’de yaşanan kurultay krizine ilişkin de konuşan Bilgen, davaların siyaseti kilitlediğini ifade etti: “Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil.” Kurultayların eski tartışmaları ortadan kaldırmak yerine daha da derinleştirdiğini belirten Bilgen, belediye şirketleri üzerinden yürüyen sistemin de büyük bir “kara delik” olduğunu söyledi. Mansur Yavaş tartışması: “Çifte standart iktidarı yıpratır” Programda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik soruşturma tartışmaları da gündeme geldi. Bilgen, iktidarın belediyeler arasında ayrım yapmasının topluma güven vermediğini dile getirdi: “Eğer kamuoyu, yolsuzluk sadece muhalefet belediyelerinde oluyor algısına kapılırsa, bu bumerang etkisi yapar ve iktidarı vurur.” Filistin ve Suriye değerlendirmesi Bilgen, dış politika başlığında da dikkat çekici ifadeler kullandı. Filistin meselesinin bir insanlık sorunu olduğunu vurgulayan Bilgen, Türkiye’nin Suriye’de tüm taraflara eşit mesafede durması gerektiğini söyledi: “Gazze’de çocuklardan yana olmak asla Hamas’ı savunmak değildir. Bu insanlığı savunma konusudur.” “Suriye’de Türkiye hiçbir etnik ya da mezhepsel ayrımın tarafı olmamalı, herkesin geleceğe dair söz söyleme hakkını önemsemeli.” Demokrasiye ve kamuculuğa dönüş çağrısı Ayhan Bilgen, programda yaptığı değerlendirmelerde, Türkiye siyasetinin yeniden güven kazanabilmesi için şeffaflık, etik siyaset ve kamucu bir anlayışa dönüş gerektiğini vurguladı.

Ayhan Bilgen’den dikkat çeken çıkış: Yolsuzluğa karşı durmadan sosyal demokrasiyi savunabilir miyiz? Haber

Ayhan Bilgen’den dikkat çeken çıkış: Yolsuzluğa karşı durmadan sosyal demokrasiyi savunabilir miyiz?

“Yolsuzluk otoriter liderlik için zemin oluşturuyor” Bilgen, paylaşımında otoriter yönetimlerin yolsuzluklarla ilişkisine dikkat çekti. Yolsuzlukların yalnızca ciddi bir risk değil, aynı zamanda otoriter eğilimlere zemin hazırlayan bir tehlike olduğunu dile getirdi. Türkiye’de 2000’li yılların başında merkez siyasetin çöküş nedeninin de “yolsuzluk ve toplumsal değerlerden kopuş” olduğunu ifade etti. “Yeni sol, merkez siyasetin kötü taklidi olamaz” Sosyal demokrasinin geleceğine dair uyarılarda bulunan Bilgen, toplumsal beklentiler olan “yeni sol, yeni siyaset ve değişim” kavramlarının merkez siyasetin kötü bir kopyasına indirgenmesinin Türkiye için büyük bir kötülük olacağını söyledi. Bu durumun “yarınları rehin alan bir ipotek” olacağını savundu. “Siyasetin sosyal intiharı tamamlanır” Bilgen, siyasetin parayı kullanma ve yönetme yetkisinin kişisel menfaat ve kariyer hesaplarına alet edilmesi halinde, “politikanın sosyal intiharının tamamlanacağını” belirtti. Paranın gücünün siyasette halkın aleyhine çevrilmesinin, toplumu gücün ve paranın gerçek sahibi olmaktan uzaklaştırdığını ifade etti. “Temiz siyaset olmadan demokrasi savunulamaz” Demokrasiyi sadece iktidar karşıtlığına indirgeyen yaklaşımların siyaseti “haksız kazanç ve hızlı zenginleşme kapısına” dönüştürdüğünü söyleyen Bilgen, aydınlar, gazeteciler ve demokrasi mücadelesi verdiğini düşünen kesimlere de eleştiri yöneltti. “Neden hem iktidara hem muhalefete bu eksende çağrılar yapılmaz?” diyerek sorumluluk hatırlatmasında bulundu. Son olarak Bilgen, şu sorunun sürekli sorulması gerektiğini vurguladı: “Temiz toplum ve temiz siyaset olmadan, halkçı yönetim ve demokrasi savunulabilir mi?” Bilgen’e göre bu soruyu gündemde tutmadıkça, seçimlerle, mitinglerle veya sokak hareketleriyle hiçbir toplumsal hedefe ulaşılamaz.

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor Haber

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor

“Kürtlerin kazanımları kalıcılaşmalı” Bilgen, X hesabından yaptığı değerlendirmede Suriye’de sürecin kritik bir dönemece girdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Suriye’de zaman baskısı artıyor. Kürtlerin kazanımları, Suriye’nin de, Ortadoğu’nun da kazanımı olmalı, kalıcılaşmalıdır. Suriye’nin yeniden yapılanmasında söz sahibi olmak, diğer tüm gruplar gibi Kürtler için de tarihi imkanlar sunmaktadır.” Bilgen, fırsatçı yaklaşımlar ve eski ezberlerin yeniden iç savaşı tetikleyebileceğini, bu durumun kopuşu hızlandıracağını dile getirdi. “Talepler dengeli ve gerçekçi olmalı” Eski HDP milletvekili, taleplerin çıtasının kabul edilebilir ve dengeli bir yerde tutulması gerektiğini vurguladı: “Tüm basamakları tek sıçrayışta çıkmaya kalkmak, her şeyin tepetaklak olmasına sebep olabilir. Birkaç gün içinde 10 Mart anlaşmasına uygun bir uzlaşma sağlanamazsa geçiş dönemi çalışmaları ve devlet inisiyatifiyle gelinen aşama zorunlu olarak askıya alınabilir.” Bilgen’den 4 maddelik çağrı Bilgen paylaşımında, Suriye ve Türkiye gündemine ilişkin 4 başlık altında somut önerilerde bulundu: Meclis komisyonu: Silah bırakmayı güvenceye alacak entegrasyon yasası için alt komisyon kurulmalı. Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı: Çağrının kapsamı konusunda yeni bir mekanizma kurulmalı ve netlik sağlanmalı. Türkiye’nin toplumsal barışı: Suriye’de olası bir askeri çatışmanın Türkiye’de yaratacağı kırılganlıkları en aza indirecek tedbirler şimdiden alınmalı. CHP kurultay davası ve belediyeler: Yargı üzerinde her türlü baskının önüne geçilmeli, gündem daha sorumlu yönetilmeli. “Zaman daralıyor” Bilgen, Suriye’deki gelişmelerin yalnızca bölgesel değil, Türkiye’nin toplumsal barışı açısından da hayati olduğunun altını çizerek, tarafların kısa sürede dengeli bir uzlaşmaya varması gerektiğini ifade etti.

Ayhan Bilgen Yazdı: Kürtlere Kurulan Tuzak Haber

Ayhan Bilgen Yazdı: Kürtlere Kurulan Tuzak

Tarihin kırılma dönemlerinde, krizler fırsata dönüştürülebildiği gibi, fırsatlar da felakete evrilebilir. Geçen yüzyılın başında, Osmanlı hinterlandı üzerinde büyük bir operasyon gerçekleşti. Öncesinde, Balkanlar, Kafkasya ve Kuzey Afrika'daki kayıpların ardından, Anadolu ve Mezopotamya'nın kadim halkları da kopuş ve çatışmaya sürüklendi. Osmanlı'nın en sadık tebaası olarak anılan Ermeniler, zaman içerisinde destekleniyor gibi gösterilerek, hedef haline getirildiler. Kiliseler, okullar, hastaneler aracılığıyla, sosyal örgütlülüğü büyütülen Ermeni toplumu, yayınlar, milliyetçi örgütlenmeler ve silahlı komitelerle çatışma zeminine zorlandılar. Ermeni komitacılar aracılığıyla toplumsal gerilim tırmandırıldığı gibi, Osmanlı içinde Ermeni toplumuna yönelik öfke ve nefret de tahrik edildi. Nihayet Ermeniler için büyük bir fırsat gibi görünen yıllar, bir anda büyük felakete dönüştü. Irak ve Suriye'de geçen yüzyılın başında kurulan yönetimler ve çizilen sınırlar, sürdürülebilir olmadığı gibi, büyük haksızlıkları da bünyesinde barındırıyordu. Nihayet manda rejimleri sonrasında, krallıklar ve askeri darbeler, kalıcı otoriter rejimlere dönüştü. Azınlık toplum kesimi eliyle kurdurulan BAAS partileri, gücünü halkından değil, uluslararası dengelerden, dış desteklerden alıyordu. Irak'ta, azınlık olan Sünni Araplar egemenken, Suriye'de azınlığı oluşturan Nusayriler eliyle yönetim şekillendirildi. Bu tablo kendi içinde kriz ve çatışma potansiyeli taşıyordu. Nihayet soğuk savaşın bitişi ile birlikte, haritalar ve rejimler yeniden masaya yatırıldığında, Kürtler hak ettiklerine inandıkları taleplerin kavgasını yükselttiler. Tam bu noktada, Kürtlerin kendi öz gücü ve toplumsal potansiyeli, bölge dışı aktörler tarafından hızla desteklendi ve beklenti yükseltildi. Irak'ta kurulan bölgesel yönetim, bağımsızlık referandumuna gidecek gücü kendinde hissetti. Suriye'de Suriye dışı aktörler eliyle kurulup desteklenen Selefi görünümlü savaşçı gruplar, Kürtler eliyle frenlendi, hizaya getirildi. Bu başarının doğurduğu özgüven, patlaması gerçek gücün ötesinde planlar yapılmasına psikolojik zemin oluşturdu. Özellikle Suriye'deki YPG yapılanması, profesyonel destekle düzenli ordu haline getirilerek, bölgenin yeni dizaynında ana aktörlerden birisi olarak tanzim edildi. Suriye'de yok sayılan, kimliği inkar edilen, ağır cezalarla tehdit edilen Kürt dinamiğinin, gerçek gücünü aşan kazanımları, tarihi bir fırsat gibi görülmekle birlikte, büyük riskleri de bünyesinde barındırmaktadır. Çekirdeğini YPG'nin oluşturduğu kimi Arap aşiretlerinin desteğiyle ortaya çıkan silahlı unsurlar, Suriye'nin yeniden yapılanmasında belirleyici öznelerden birisi haline geldi. Bu durumun sağlıklı muhasebesini yapmak ve reel güç unsurlarının, toplumsal potansiyelin stratejik pozisyonunu yeniden ele almak gerekiyor. Nüfus gücü, kontrol altında tutulan toprakların sahip olduğu enerji kaynakları ve enerji nakil hatlarının kontrolü gibi imkanlar, Kürtleri komşu ülke ve halkların hedefi haline getirdi. Kürtler, başta silahlı güçleri olmak üzere, bu dinamizmi tüm bölgenin dönüşümü için kullanmayı mı tercih edecek, yoksa bölgedeki etnik ve mezhepsel çatışmanın önemli aktörlerinden birisi haline mi gelecek? Çok yakında göreceğiz! Kürt siyasal aklı, kazanımlarını korumak, barışı kalıcılaştırmak ve yarınlara damga vurmak yönünde şekillenirse, bir geçiş dönemi hukuku inşa edilebilecek. Aksi takdirde hiçbir ülkenin egemenlik hakları iki ordulu bir sistemi kaldırmayacağı için, iç savaş kaçınılmaz hale gelecektir. Suriye'nin nasıl yönetileceği konusu, elbette Suriye halklarının uzlaşı ve kararıyla netleşecektir. Bölge dışı aktörlerin, özellikle İsrail ve ABD'nin bölgeye dayattıkları formül ve modeller, yeni çatışma alanları, yeni fay hatları ve kopuş senaryolarını beraberinde getirecektir. Türkiye siyasetinde bir yıldır hayata geçirilmeye çalışılan yol haritası, bu yönde bir arayışın en açık yansımasıdır. Durumu idrak edip, bu doğrultuda hareket etmek, Kürtlerin önündeki en önemli seçenektir. Öcalan, bu anlamda, Kürt milliyetçisi yaklaşımların barındırdığı riskleri de, dünyadaki hayal kırıklığına dönüşen girişimleri de, doğru ve erken okuduğu için, bu arayışa olumlu katkı sunmuştur. Öcalan'ı, aşırı taviz vermek, bağımsız devlet fırsatını kendi eliyle geri tepmek gibi suçlarla itham edenler, ne Dünya tarihini ne de bölge gerçeklerini doğru biçimde ele alıyorlar. Sosyal medya üzerinden algı operasyonları ile bağımsız devlet kuranlar, sahadaki gerilimin son derece uzağında, konforlu ortamlarda, büyük oranda da Avrupa ülkelerinde, radikal cesur yorumlar yapıyorlar.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.