SON DAKİKA

#Ayhan Bilgen

HABER DEĞER - Ayhan Bilgen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ayhan Bilgen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli! Haber

Ayhan Bilgen: Ukrayna feda edildi, Karadeniz savaş gölüne dönüşmemeli!

Türkiye’nin savunma sanayisindeki hamlesi, caydırıcılık ve bağımsız dış politika için kritik Programda önce Türkiye’nin savunma sanayisindeki dönüşümünü değerlendiren Ayhan Bilgen, güçlü bir savunma kapasitesi olmadan ne bağımsız dış politikanın ne de gerçek anlamda barışın mümkün olmadığını vurguladı. Savunma kapasitesi ile barış arasındaki ilişkiyi, sıkça atıf yapılan bir sözle hatırlattı: Ayhan Bilgen: “İstiyorsan sulh, salah; hazır ol cenge. Kimse silahı kullanma iştiyakıyla hareket etmez ama savunma sanayiniz olmadan güvenliğinizi, barışınızı, caydırıcılığı ve bağımsız dış politikayı tesis etmek imkânsız.” Bilgen, Almanya ve Japonya örneği üzerinden “ekonomik güç–siyasi özneleşme” dengesizliğine dikkat çekerek, savunma alanındaki dışa bağımlılığın siyasi iradeyi sınırladığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Ekonomik olarak çok güçlü olabilirsiniz ama savunma politikanız başka bir ülkeye angaje ise dünyadaki gücünüze denk bir özne olamıyorsunuz. Bağımlılığı ne kadar azaltırsanız, milli menfaatlerinizin gerektirdiği dış politikayı yapma özgüvenini o kadar hissedersiniz.” Türkiye’nin savunma sanayinde geldiği yerin, sadece teknik bir başarı değil, yarım asrı aşan bir mücadelenin sonucu olduğuna işaret etti; Nuri Killigil’den ASELSAN mühendislerine uzanan saldırı hatlarını hatırlatarak, “Bu ülkenin kendi silahını üretmesine dönük sistematik engelleme girişimleri”nden bahsetti: Ayhan Bilgen: “1949’da Nuri Killigil’in silah fabrikasının patlatılmasıyla verilen mesaj şuydu: ‘Kendi silah fabrikanızı kuramazsınız.’ 1950’lerden bugüne savunma sanayine emek veren herkes, Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından çok kıymetli bir miras bıraktı.” NATO, Avrupa ve “kurgusal tehdit” tartışması: “Hiçbir ittifak sınırsız güvence değil” Bilgen, Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da derinleşen güvenlik tartışmalarına da değindi. NATO’nun tarihsel olarak Sovyet tehdidine karşı kurulduğunu hatırlattı, ancak bugün gelinen noktada Avrupalı aktörlerin hem Rusya’dan, hem de ABD’nin “güvence kapasitesinden” duyduğu tereddütlerin arttığını söyledi: Ayhan Bilgen: “Avrupa’da bugün şu tartışılıyor: Rusya tehdidine karşı Amerika bizi gerçekten koruyacak mı? Bu tehdidin kendisi de kurgusal olabilir, yani bizzat Amerika’nın Avrupa’yı kontrol altında tutmak için tercih ettiği bir strateji de olabilir. Gerçek tehdit de olabilir.” Bu tartışmanın, NATO içinde yeni arayışları, “Avrupa ordusu” gibi başlıkları ve Türkiye dahil bazı ülkelere yönelik yeni beklentileri beraberinde getirdiğini anlattı. Buradan hareketle kritik bir uyarıda bulundu: Ayhan Bilgen: “Hiçbir ittifak sonsuz ve sınırsız güvence değildir. Ne kadar öz gücünüz, ne kadar bağımsız savunma sanayiniz varsa; diğer alanlarda da o kadar caydırıcı olabilir, dostlarınıza güven verebilir ve uluslararası ilişkileri kendi gücünüz doğrultusunda şekillendirebilirsiniz.” Bilgen’e göre Türkiye’nin savunma kapasitesindeki artış, sadece kendi sınırlarını koruma meselesi değil, aynı zamanda Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e uzanan geniş coğrafyada daha saldırgan politikaları frenleyebilecek bir caydırıcılık aracı. Suriye, İsrail ve İran başlığında “Türkiye’yi çatışmaya çekme” riskine dikkat çekti Programda tartışılan başlıklardan biri de Suriye’deki denklemin, İsrail’in bölgesel planları ve İran’ın hamleleriyle iç içe geçmesi oldu. Ayhan Bilgen, SDG, Şam yönetimi, İran ve İsrail hattında yaşanan gelişmeleri okurken, önümüzdeki dönemde Irak merkezli yeni bir gerilim dalgasının Suriye’yi ve Türkiye’yi de etkileme riski taşıdığını dile getirdi. Irak seçim sonuçlarının, daha radikal Şii grupların temsil gücünü artırdığına dikkat çeken Bilgen, bunun hem ABD ve İsrail açısından yeni bir “güvenlik tehdidi” gerekçesi, hem de İran’a karşı muhtemel bir operasyonun zeminini oluşturabileceğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Irak seçim sonuçları iki türlü risk içeriyor. Daha radikal Şii grupların ciddi oy artışı, İsrail ve Amerika için yeni bir tehdit algısı yaratacak. Ben, Suriye ile ilgili riski de besleyen ve muhtemel bir İran operasyonunun altyapısını oluşturacak bir Irak müdahalesinin gündeme gelebileceğini düşünüyorum; askeri müdahaleden bahsediyorum.” Bu tabloda Türkiye açısından en kritik noktalardan birinin, Suriye sahasında YPG üzerinden yürüyebilecek provokasyonlar olduğuna dikkat çekti: Ayhan Bilgen: “Türkiye’yi Suriye’de bir askeri operasyon ve çatışmanın içine çekmek arayışı, son derece ciddi bir provokasyon olacaktır. Önümüzdeki dönem İran’la ilgili muhtemel gelişmeler ve İsrail’in planları, bunu YPG içindeki bir ekibe de tercih ettirebilir.” Bilgen, bu nedenle Ankara’nın hem sahadaki gelişmelere hem de “Öcalan üzerinden yürütülen tartışmalara” soğukkanlı ve çok kanallı okuma ile yaklaşması gerektiğini belirtti; Öcalan’a atfedilen mesajların hem Türk kamuoyu hem de Kürt siyasetindeki yansımalarının, süreci zorlaştırma potansiyeli taşıdığı uyarısını yaptı. İran–İsrail gerilimi: “İran çatışma istemiyor ama daha sert cevap vermeye zorlanıyor” Programın ilerleyen bölümünde, stüdyo konuklarının büyük çoğunluğu gibi Bilgen de İsrail–İran hattında yeni bir çatışma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade etti. İran’ın hem içeride hem dışarıda ciddi manevra kabiliyeti olan bir devlet olduğunu, buna rağmen son saldırılarla birlikte daha sert bir çizgiye itilme riskinin büyüdüğünü anlattı: Ayhan Bilgen: “İran devletinin manevra kabiliyetinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim. Uzun süre Avrupa ile nükleer müzakereleri bilinçli biçimde sürdürdüler; sanki taviz veriyorlarmış gibi yaparak zaman kazandılar. Ama bugün, içeride daha kapsayıcı bir siyaset güçlenirken dışarıda daha aktif ve sert cevap verme eğilimi de güçlenecek gibi görünüyor.” İran’da bir yanda “dışarıdaki hareketleri destekleyerek ülkeyi ekonomik olarak zayıf bırakıyoruz” diyenler, diğer yanda “uzlaştık da ne oldu, Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yaptık, adresleri onlar verdi” diyenlerin bulunduğunu hatırlatan Bilgen, dış saldırıların rejimi zayıflatmak yerine içeride ulusal refleksi güçlendirdiğini vurguladı: Ayhan Bilgen: “İran’ın çatışmadan yana menfaat gördüğünü düşünmüyorum. Ama çatışmanın kaçınılmazlığı durumunda artık çıtayı aşağıda tutan bir savunma refleksi, toplumun beklentisi açısından yönetilebilir değil. Daha sert, daha ileri düzeyde cevap vermek zorunda kalacakları bir duruma doğru gittiklerinin herkes farkında.” Bu durumun dış müdahalelerle içeride “ayaklanma” hedefleyen senaryoları boşa çıkardığını söyleyen Bilgen, “Her saldırı, rejime karşı olan muhalifleri bile İran’ı savunmaya, İran’ı İsrail ve Amerika’ya karşı korumaya itiyor.” değerlendirmesini yaptı. “Ukrayna kazanmak için değil, barışamadığı için savaşan bir ülke” Programın odak sorusu olan “Ukrayna savaşı Karadeniz’e yayılır mı?” başlığında ise Ayhan Bilgen, Ukrayna’nın artık klasik anlamda “zafer” hedefiyle savaşmadığını, barış ilan edemediği için savaşmaya devam eden bir ülkeye dönüştüğünü söyledi. Ukrayna’nın ağır bir stratejik yanlışın kurbanı olduğunu vurguladı: Ayhan Bilgen: “Artık Ukrayna’nın kazanmak için savaştığı bir noktada olduğunu düşünmüyorum. Barışamadığı için savaşan bir Ukrayna var. Toprakları işgal edilmiş bir ülkenin barışı, toplumu ikna ederek kabul ettirmesi son derece zor.” Ona göre Ukrayna’nın en baştan itibaren güç dengelerini hesaba katmayan, Batı’dan gelecek desteğe fazlasıyla bel bağlayan bir hataya sürüklendiğini söylemek gerekiyor: Ayhan Bilgen: “Ukrayna feda edildi, kurban edildi. Güç dengesi açısından kabul edilemez, sonuç alma ihtimali olmayan bir yere sürüklendi. Çok büyük bedeller ödedi; göç, kayıplar, tarumar olmuş bir ülke.” Bilgen, bunun bir yanının da Batı’nın izlediği politika olduğunun altını çizdi: Ayhan Bilgen: “Bu sürecin en önemli sebeplerinden biri Batı’nın kışkırtma stratejisiyse, diğeri de Zelenski’nin siyasi ferasetten, akıldan, gerçeklikten uzak yol haritasıydı.” İngiltere’nin rolü ve “Karadeniz’i savaş gölüne çevirme” tehlikesi Ayhan Bilgen, Birleşik Krallık’ın savaşın seyrindeki rolüne dair soruyu yanıtlarken, Londra’nın başından beri ABD’den bile daha “iştahlı” bir çizgi izlediğini söyledi: Ayhan Bilgen: “Başından beri çok açık biçimde İngiltere, bazı Avrupa ülkelerinden de daha iştahlı, daha istekli biçimde bu yol haritasını uygulamaya çalışıyor.” Ukrayna açısından “gerçekçi bir başarı ihtimali” bulunmadığını vurgulayan Bilgen, bunun Karadeniz’i de içine çekme riskine işaret etti. Ona göre, bugün gelinen noktada asıl odaklanılması gereken nokta, Karadeniz’in bir çatışma havzasına dönüşmesini engellemek: Ayhan Bilgen: “Karadeniz’in bir savaş gölüne dönüşmemesi, Türkiye’nin de diğer bütün kıyıdaş ülkelerin de çıkarıdır. Asıl korunması gereken, güvenceye alınması gereken alan burası. Herkesin bu başlığa odaklanması gerekiyor.” Bilgen, Ukrayna’nın sahada kaybettiklerinin diplomasi masasındaki olası bir “denge barışına” nasıl çevrileceğinin, Rusya’ya ne tür tavizler verilerek ama aynı zamanda hangi geri adımların “zafer gibi paketleneceğinin” önümüzdeki dönemin temel tartışması olacağını düşünüyor: Ayhan Bilgen: “Rusya’ya, kontrol ettiği toprakların bir kısmını bırakmış gibi göstererek, Ukrayna’ya da ‘kaybetmedim’ dedirtecek bir denge aranıyor. Amerika–Çin ilişkileri açısından Rusya’ya bir miktar ‘rüşvet’ verileceğini, Ukrayna’nın ise bu tabloda feda edildiğini düşünüyorum.” Türkiye için dersler ve Karadeniz ekseninde yeni denge arayışı Ayhan Bilgen’in analizleri, Türkiye’nin hem savunma sanayinde hem de dış politikada önündeki yol ayrımlarına dair güçlü mesajlar içeriyor. Ona göre: Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmak, yalnızca savaş kapasitesi değil, barışı kurma ve “hayır” diyebilme gücü demek. NATO ve Batı ittifakı, hiçbir ülke için mutlak güvence değil; ittifaklar, öz gücü olan aktörler için anlamlı. Suriye, Irak, İran ve İsrail hattında yaşanacak olası bir yeni büyük çatışma, YPG üzerinden Türkiye’yi de sahaya çekmek isteyen provokasyonlarla iç içe ilerleyebilir. Ukrayna savaşının Karadeniz’e yayılması, sadece Ukrayna–Rusya meselesi değil; İngiltere’den ABD’ye, NATO’dan Çin’e uzanan geniş bir jeopolitik satranç tahtasının riski. Bu nedenle Bilgen, Türkiye’nin hem savunma kapasitesini artırırken hem de Karadeniz’deki statükoyu koruyan, çatışmayı sınırlayan ve diplomatik kanalları açık tutan bir çizgiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurguluyor: Ayhan Bilgen: “Kendi savunma sanayinize güvenmeden, sadece Batı’dan alacağınız silaha, paraya güvenerek başka bir ülkeyle savaşmayı tercih etmemek gerektiğine dair bu süreç ciddi bir ders içeriyor. Karadeniz’i savaş gölüne çevirmemek, herkesin ortak sorumluluğu.”

Ayhan Bilgen: Trump’ın kontrollü barışı yerelde çatışmayı doğurur! Haber

Ayhan Bilgen: Trump’ın kontrollü barışı yerelde çatışmayı doğurur!

“Ateşkes sevindirici ama kalıcı barış için yetersiz” Ayhan Bilgen, Gazze’deki ateşkes sürecine ilişkin değerlendirmesinde, “Silahların susmasını şüphesiz değerli görüyoruz; Filistin’de, Gazze’de çocukların ölmemesini umut ediyoruz” sözleriyle söze başladı. Ancak, “Bu yaklaşımla kalıcı bir barışın tesis edilmesi mümkün olmayacak çünkü temel sorunlar devam ediyor” diyerek uyarıda bulundu. Bilgen, işgal edilmiş topraklar, mülteci kampları ve cezaevlerindeki Filistinli mahkûmlar gibi kronikleşmiş sorunların çözülmeden barışın yalnızca geçici olacağını vurguladı. “İsrail’in bu konularda net bir tutum sergilememesi, kalıcı çözüm ihtimalini zayıflatıyor” dedi. “Suriye’de nüfus gerçeğiyle silah gücü arasında ciddi bir dengesizlik var” Suriye meselesinde Bilgen, Trump yönetiminin bölgede kurmaya çalıştığı dengenin “saha gerçekleriyle örtüşmediğini” söyledi. Ona göre, Suriye’de on yılı aşkın süredir süren kriz, askeri güçlerin aşırı büyümesiyle toplumsal yapıyı bozdu: “Suriye’de nüfus gerçekliğiyle silahlı güç gerçekliği arasında ciddi bir dengesizlik var. Silahı olanın söz hakkı olduğu bir denklem, sürdürülebilir değil.” Bilgen, özellikle SDG ve YPG arasındaki güç dağılımının orantısız olduğuna dikkat çekti. “Eğer bir yerde istikrar tesis etmek istiyorsanız, oranın sosyolojisini ve demografik gerçekliğini göz ardı etmeden yapmanız gerekir. Yoksa sadece silah gücüyle bir kuruluş sürecini yönetmek mümkün olmaz.” “İsrail kaosu ister, Amerika ve Avrupa bunu sürdüremez” Bilgen, İsrail’in bölgesel stratejisiyle Batılı müttefiklerinin çıkarları arasında fark olduğuna dikkat çekti: “İsrail bölgede sürekli kaos isteyebilir; bu kendisi açısından anlaşılır bir şey. Ancak bu durum Amerika için tercih edilir mi, Avrupa için sürdürülebilir mi, bu ayrımı yapmak gerekir.” Enerji hatlarının güvenliği, Avrupa’nın önceliği; ABD’nin ise Çin’e odaklanmak için Orta Doğu’da istikrar arayışında olduğunu belirtti. “Amerika’nın Orta Doğu’da istikrar istemesinin en önemli sebeplerinden biri dikkatini Çin’e ve Uzak Asya’ya odaklamak” ifadesini kullandı. Bilgen, ateşkes sürecinin bir başka boyutuna da dikkat çekti: “İran’a yönelik bir saldırı ihtimali önümüzdeki aylarda yükselebilir. Bu sadece hava operasyonu olmayabilir, daha kapsamlı bir çatışma ihtimali yüksek.” Kıbrıs uyarısı: “Emlak alımları stratejik bir risk haline geliyor” Konuşmasının son bölümünde Kıbrıs meselesine değinen Bilgen, adada son dönemde artan emlak satışlarının ve yabancı sermaye girişlerinin stratejik risk oluşturduğunu söyledi: “Kıbrıs’ta yerleşime dayanmayan, başka planlar taşıyan yoğun bir emlak satışı var. Bu satışların çoğunun İsrailli iş insanları tarafından yapıldığı iddia ediliyor. Orta vadede bu tablo ciddi bir tehlike.” Bilgen ayrıca Kıbrıslı siyasetçilerin Türkiye karşıtı popülizme yönelmesini eleştirdi: “Kıbrıs’ta seçim rekabeti elbette doğaldır, ama Türkiye karşıtlığı üzerinden kampanya yürütülmesi hem Kıbrıs’a hem Türkiye’ye zarar verir.” “İran’a çok cepheli baskı artacak” İran’daki gelişmelere de değinen Bilgen, bölgede çok yönlü bir kaos senaryosunun olasılığına dikkat çekti: “İran’ı parçalayacak, rejim değişikliğine zorlayacak bir savaş istenen sonucu verir mi bilmiyorum ama bir çatışma kaçınılmaz görünüyor.” Afganistan–Pakistan hattındaki çatışmaları da hatırlatan Bilgen, “İran sadece batısında değil doğusunda da risklerle karşı karşıya. Çok cephede birden baskı kurulması ihtimali yüksek.” dedi. “Barış istiyorsak yerel gerçeklerle yüzleşmeliyiz” Ayhan Bilgen’in konuşmasının genel çizgisi, bölgesel barışın dış aktörlerin senaryolarıyla değil, yerel halkların sosyolojik ve demografik gerçeklikleriyle kurulabileceği yönündeydi. “Kısa vadeli ateşkesler moral verebilir ama gerçek barış için yetmez. Yerel dengeleri yok sayan her denge planı, yeni bir çatışmanın zeminidir.”

Ayhan Bilgen: Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil! Haber

Ayhan Bilgen: Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil!

“Siyaset gün geçtikçe çürüyor” Bilgen, parti içi disiplin ve ihraç tartışmalarına değinerek, asıl meselenin siyaset-finans ilişkisi olduğunun altını çizdi: “Türkiye’de siyaset gün geçtikçe çürüyor. Siyasetçiye olan güven gittikçe kan kaybediyor.” Partilerin kurultay süreçlerinde iddiaların yargıya taşınmadan içeride objektif komisyonlarla araştırılması gerektiğini söyleyen Bilgen, paranın siyaseti tahakküm altına aldığı noktada demokrasiden söz etmenin mümkün olmadığını belirtti. “Kurultay tartışmaları siyaseti çürütüyor” CHP’de yaşanan kurultay krizine ilişkin de konuşan Bilgen, davaların siyaseti kilitlediğini ifade etti: “Siyasetin kendi sorunlarını çözemediği bir ülkede, ülke sorunlarını çözmesi mümkün değil.” Kurultayların eski tartışmaları ortadan kaldırmak yerine daha da derinleştirdiğini belirten Bilgen, belediye şirketleri üzerinden yürüyen sistemin de büyük bir “kara delik” olduğunu söyledi. Mansur Yavaş tartışması: “Çifte standart iktidarı yıpratır” Programda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik soruşturma tartışmaları da gündeme geldi. Bilgen, iktidarın belediyeler arasında ayrım yapmasının topluma güven vermediğini dile getirdi: “Eğer kamuoyu, yolsuzluk sadece muhalefet belediyelerinde oluyor algısına kapılırsa, bu bumerang etkisi yapar ve iktidarı vurur.” Filistin ve Suriye değerlendirmesi Bilgen, dış politika başlığında da dikkat çekici ifadeler kullandı. Filistin meselesinin bir insanlık sorunu olduğunu vurgulayan Bilgen, Türkiye’nin Suriye’de tüm taraflara eşit mesafede durması gerektiğini söyledi: “Gazze’de çocuklardan yana olmak asla Hamas’ı savunmak değildir. Bu insanlığı savunma konusudur.” “Suriye’de Türkiye hiçbir etnik ya da mezhepsel ayrımın tarafı olmamalı, herkesin geleceğe dair söz söyleme hakkını önemsemeli.” Demokrasiye ve kamuculuğa dönüş çağrısı Ayhan Bilgen, programda yaptığı değerlendirmelerde, Türkiye siyasetinin yeniden güven kazanabilmesi için şeffaflık, etik siyaset ve kamucu bir anlayışa dönüş gerektiğini vurguladı.

Ayhan Bilgen’den dikkat çeken çıkış: Yolsuzluğa karşı durmadan sosyal demokrasiyi savunabilir miyiz? Haber

Ayhan Bilgen’den dikkat çeken çıkış: Yolsuzluğa karşı durmadan sosyal demokrasiyi savunabilir miyiz?

“Yolsuzluk otoriter liderlik için zemin oluşturuyor” Bilgen, paylaşımında otoriter yönetimlerin yolsuzluklarla ilişkisine dikkat çekti. Yolsuzlukların yalnızca ciddi bir risk değil, aynı zamanda otoriter eğilimlere zemin hazırlayan bir tehlike olduğunu dile getirdi. Türkiye’de 2000’li yılların başında merkez siyasetin çöküş nedeninin de “yolsuzluk ve toplumsal değerlerden kopuş” olduğunu ifade etti. “Yeni sol, merkez siyasetin kötü taklidi olamaz” Sosyal demokrasinin geleceğine dair uyarılarda bulunan Bilgen, toplumsal beklentiler olan “yeni sol, yeni siyaset ve değişim” kavramlarının merkez siyasetin kötü bir kopyasına indirgenmesinin Türkiye için büyük bir kötülük olacağını söyledi. Bu durumun “yarınları rehin alan bir ipotek” olacağını savundu. “Siyasetin sosyal intiharı tamamlanır” Bilgen, siyasetin parayı kullanma ve yönetme yetkisinin kişisel menfaat ve kariyer hesaplarına alet edilmesi halinde, “politikanın sosyal intiharının tamamlanacağını” belirtti. Paranın gücünün siyasette halkın aleyhine çevrilmesinin, toplumu gücün ve paranın gerçek sahibi olmaktan uzaklaştırdığını ifade etti. “Temiz siyaset olmadan demokrasi savunulamaz” Demokrasiyi sadece iktidar karşıtlığına indirgeyen yaklaşımların siyaseti “haksız kazanç ve hızlı zenginleşme kapısına” dönüştürdüğünü söyleyen Bilgen, aydınlar, gazeteciler ve demokrasi mücadelesi verdiğini düşünen kesimlere de eleştiri yöneltti. “Neden hem iktidara hem muhalefete bu eksende çağrılar yapılmaz?” diyerek sorumluluk hatırlatmasında bulundu. Son olarak Bilgen, şu sorunun sürekli sorulması gerektiğini vurguladı: “Temiz toplum ve temiz siyaset olmadan, halkçı yönetim ve demokrasi savunulabilir mi?” Bilgen’e göre bu soruyu gündemde tutmadıkça, seçimlerle, mitinglerle veya sokak hareketleriyle hiçbir toplumsal hedefe ulaşılamaz.

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor Haber

Ayhan Bilgen: Suriye’de zaman baskısı artıyor

“Kürtlerin kazanımları kalıcılaşmalı” Bilgen, X hesabından yaptığı değerlendirmede Suriye’de sürecin kritik bir dönemece girdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Suriye’de zaman baskısı artıyor. Kürtlerin kazanımları, Suriye’nin de, Ortadoğu’nun da kazanımı olmalı, kalıcılaşmalıdır. Suriye’nin yeniden yapılanmasında söz sahibi olmak, diğer tüm gruplar gibi Kürtler için de tarihi imkanlar sunmaktadır.” Bilgen, fırsatçı yaklaşımlar ve eski ezberlerin yeniden iç savaşı tetikleyebileceğini, bu durumun kopuşu hızlandıracağını dile getirdi. “Talepler dengeli ve gerçekçi olmalı” Eski HDP milletvekili, taleplerin çıtasının kabul edilebilir ve dengeli bir yerde tutulması gerektiğini vurguladı: “Tüm basamakları tek sıçrayışta çıkmaya kalkmak, her şeyin tepetaklak olmasına sebep olabilir. Birkaç gün içinde 10 Mart anlaşmasına uygun bir uzlaşma sağlanamazsa geçiş dönemi çalışmaları ve devlet inisiyatifiyle gelinen aşama zorunlu olarak askıya alınabilir.” Bilgen’den 4 maddelik çağrı Bilgen paylaşımında, Suriye ve Türkiye gündemine ilişkin 4 başlık altında somut önerilerde bulundu: Meclis komisyonu: Silah bırakmayı güvenceye alacak entegrasyon yasası için alt komisyon kurulmalı. Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı: Çağrının kapsamı konusunda yeni bir mekanizma kurulmalı ve netlik sağlanmalı. Türkiye’nin toplumsal barışı: Suriye’de olası bir askeri çatışmanın Türkiye’de yaratacağı kırılganlıkları en aza indirecek tedbirler şimdiden alınmalı. CHP kurultay davası ve belediyeler: Yargı üzerinde her türlü baskının önüne geçilmeli, gündem daha sorumlu yönetilmeli. “Zaman daralıyor” Bilgen, Suriye’deki gelişmelerin yalnızca bölgesel değil, Türkiye’nin toplumsal barışı açısından da hayati olduğunun altını çizerek, tarafların kısa sürede dengeli bir uzlaşmaya varması gerektiğini ifade etti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.