SON DAKİKA

#Politika

HABER DEĞER - Politika haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Politika haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP’de yeni yönetim şekillendi Haber

CHP’de yeni yönetim şekillendi

Ankara Arena’da üç gün süren kurultayın final oturumunda yapılan oylamalar, CHP’nin yönetim haritasını belirledi. Delegelerin yoğun katılımıyla gerçekleşen seçimlerde Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri seçildi; Genel Başkan Özgür Özel’in “anahtar listesi” delegeden blok destek aldı. Genel başkanlık oylaması tek adayla tamamlandı Kurultayın ikinci gününde genel başkanlık seçimi yapıldı. Tek aday olarak yarışan Özgür Özel, kullanılan geçerli oyların tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi. Bu sonuç, partide liderlik tartışmalarını kapatırken kurultayın yönünü de netleştirdi. Anahtar liste delegeden tam onay aldı Son gün gerçekleştirilen Parti Meclisi oylamasında Özel’in sunduğu anahtar liste firesiz kabul edildi. Mevcut Parti Meclisi’ndeki isimlerin büyük bölümü görevini sürdürürken, yeni isimlerle birlikte organda hem süreklilik hem de yenilenme dengesi kuruldu. Kurmay kadronun bileşimi, parti politikalarının önümüzdeki dönemde hangi başlıklara ağırlık vereceğine dair güçlü bir işaret olarak yorumlandı. Yüksek Disiplin Kurulu da belirlendi Kurultayın aynı oturumunda Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri de seçildi. Parti içi işleyiş ve kurumsal denetim açısından kritik olan kurulun yeni yapısı, örgüt içi disiplin süreçlerinde daha kurumsal bir hat izleneceği beklentisini güçlendirdi. En yüksek oylar dikkat çekti Parti Meclisi seçimlerinde en yüksek oyu alan isimler kamuoyunda özellikle izlendi. Delegeden güçlü destek alan adaylar, kurultay salonundaki eğilimleri de yansıttı. Oy dağılımları, parti tabanında ekonomi, emek, sosyal politika ve dış politika gibi alanlarda etkili isimlerin öne çıktığını gösterdi. Bilim, kültür ve sanat vurgusu öne çıktı Kurultayda Bilim Kültür Sanat Platformu’ndan gelen isimlerin Parti Meclisi’nde yer alması, parti yönetiminde uzmanlık havuzunu genişletti. Akademi, ekonomi ve sanat çevrelerinden gelen temsilcilerin yeni dönemde politika üretimine doğrudan katkı vermesi bekleniyor. Siyaset için yeni sayfa Üç gün süren kurultay maratonunun sonunda oluşan tablo, CHP’nin yerel ve genel seçimlere giderken daha merkezi bir koordinasyon ve daha geniş bir uzmanlık kadrosu ile yola devam edeceğini ortaya koydu. Parti yönetimi, “Şimdi İktidar Zamanı” sloganıyla çizilen hattı somut programlara dönüştürme sözü veriyor. Türkiye toplumuna çağrı CHP yönetimi, kapsayıcı bir siyaset dili ve yurttaş odaklı programlarla Türkiye toplumunun tüm kesimlerine ulaşma hedefini vurguluyor. Yeni kadroların, eşit yurttaşlık ve sosyal adalet başlıklarında daha görünür adımlar atması bekleniyor.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli!

Uçum: “Türkiye’nin yükseliş dönemi iki aşamada ilerleyecek” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anadolu Ajansı’nda yayımlanan analizinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2024’teki TBMM açılış konuşması ve aynı gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesi ile başlayan “Terörsüz Türkiye yürüyüşü”nün ilk yılını değerlendirdi. Uçum, bu sürecin Türkiye’nin “yükseliş çağını hazırlayacak” bir dönemin başlangıcı olduğunu belirterek, iki temel aşamadan söz etti: “Birincisi Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci, ikincisi ise Demokrasiyi Geliştirme (İlerletme) Sürecidir. Bu iki süreç asla iç içe geçmemeli, ayrı eksenlerde yürütülmelidir.” “Geçiş süreci devlet inisiyatifli, demokrasi süreci halk inisiyatifli” Mehmet Uçum, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu dönüşümün öznesinin hem devlet hem de halk olduğunu, ancak iki sürecin doğasının farklı olduğunu vurguladı. Uçum’a göre “geçiş süreci” devlet politikası olarak yürüyen, terörün kesin ve kalıcı biçimde sona erdirilmesini amaçlayan geçici bir dönem; “demokrasiyi geliştirme süreci” ise halkın talepleriyle şekillenen, daimi ve dinamik bir demokratikleşme programı olacak. “Geçiş sürecinin konusu terörün bitirilmesidir. Demokrasi süreci ise halkın inisiyatifiyle daha fazla özgürlük, daha etkin devlet ve yeni anayasa hedefini kapsamaktadır. Bu iki aşamayı karıştırmak, Türkiye’nin yol haritasına zarar verir.” “Geçiş süreci kanunu” önerisi: tek, özel ve kapsayıcı bir yasa Uçum, terörün sona erdirilmesi için yürütülen geçiş dönemine özel bir yasal düzenleme gerektiğini belirterek, bunun “tek-geçici ve özel bir kanun” olması gerektiğini söyledi. Bu düzenlemenin, münfesih terör örgütü üyelerinin ceza, infaz, toplumsal hayata katılım ve ekonomik bütünleşme süreçlerini kapsayacağını ifade eden Uçum, “toptancı değil, kademeli” bir hukuk yaklaşımı önerdi. “Münfesih terör örgütü mensuplarının tamamı aynı şekilde değerlendirilemez. Farklı durumda olanlara farklı kurallar uygulanmalıdır. Bu, anayasal zorunluluktur.” “Demokrasi süreci TBMM merkezli yürütülmeli” Analizde, geçiş sürecinin ardından başlayacak olan “demokrasiyi geliştirme dönemine” ilişkin de net bir çerçeve çizildi. Uçum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha etkin devlet’ vizyonuna atıf yaparak, bu dönemin merkezinde TBMM’nin, demokratik partilerin ve halk inisiyatifinin olacağını belirtti. “Demokrasiyi geliştirme süreci, Türk halkının tüm kesimlerinin ortak talep ve ihtiyaçlarına dayanacaktır. Kimlik siyaseti değil, ülke siyaseti öne çıkacaktır.” “Kürtlerin temsilinde tekel yok, süreç tüm toplumu kapsıyor” Uçum, analizinde “Kürtlerin siyasi temsilinde asla bir tekel olmadığını” vurguladı. “Terörsüz Türkiye” döneminin, Kürt yurttaşların tamamını değil, sadece münfesih örgütle ilişkili unsurları kapsayan teknik bir süreç olduğunu belirtti. “Geçiş sürecinin özneleri sınırlıdır: Öcalan, örgüt yönetimi ve ilişkili sosyal mecralar. Ancak demokrasi sürecinin özneleri Türkiye halkının tamamıdır.” “Öcalan’ın rolü yapıcı, fakat süreç üzerinde ön şart yaratılmamalı” Yazının son bölümünde Uçum, sürecin istismar edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Bazı çevrelerin “fikri sabotaj” girişimlerinde bulunduğunu belirterek, özellikle “Öcalan’a rağmen Öcalan’ı koruma” tutumlarının sürece zarar verdiğini dile getirdi: “Öcalan, sürece katkı yapmak için koşullarının iyileştirilmesini istiyor. Ancak onun dışında ileri şartlar dayatmak, sürecin özünü zedeler. Kimse geçiş sürecine öznel ön koşullar icat etmemelidir.” “Dil, dikkatle kullanılmalı; fikri sabotajlara izin verilmemeli” Uçum, yazısını dil uyarısıyla sonlandırdı. Sürece yönelik eleştirilerde kullanılan üslubun toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirterek, “Fiili ve fikri sabotajlara karşı tedbir almak herkesin görevidir” dedi. Mehmet Uçum’un bu haftaki yazısı, Türkiye’nin terör sonrası dönemi nasıl yöneteceğine dair kapsamlı bir yol haritası sunuyor. Uçum’a göre, devletin yöneteceği “geçiş süreci” tamamlandığında, Türkiye halkı demokratikleşmenin asli öznesi olacak.

Ayhan Bilgen: Silah bırakmayı hızlandıracak düzenlemeler acilen yapılmalı! Haber

Ayhan Bilgen: Silah bırakmayı hızlandıracak düzenlemeler acilen yapılmalı!

“Komisyon asli işini yapmalı” TYT Türk’te yayınlanan Siyaset Masası programına konuk olan eski Milletvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te kurulan komisyonun görev ve sorumluluklarını değerlendirdi. Bilgen, Türkiye’nin son kırk yılına damgasını vurmuş bir süreci sonlandırmak üzere devlet inisiyatifiyle güçlü bir adım attığını belirtti. Bu adımın yalnızca iç güvenlik değil, dış politika ve toplumsal barış açısından da tarihi bir fırsat sunduğunu söyledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla kurulan komisyonun amacından sapmaması gerektiğini vurgulayan Bilgen, “Bu işin başarıya ulaşmasını ve hiçbir partinin çıkarına alet edilmemesini ısrarla söylüyoruz. Komisyonun asli işi; silah bırakmayı ve örgütün feshini kolaylaştıracak, hızlandıracak, cesaretlendirecek düzenlemeleri yapmaktır” dedi. “Silah bırakmayı hızlandıran düzenlemeler acilen yapılmalı” Bilgen, yapılması gereken acil düzenlemelere dikkat çekti. “İnfazla ilgili düzenlemeler acil. Ayrıca silah bırakanların topluma kazandırılması, entegrasyon için askerlik yükümlülükleri ve mevcut yasal boşlukların giderilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Sürecin anayasa tartışmalarına ya da cumhurbaşkanının siyasi kariyer hesaplarına alet edilmesi halinde bunun bir sabotaj olacağını dile getiren Bilgen, toplumdaki güvenin zayıfladığına işaret etti. “Başlangıçta daha yüksek olan güven ve inanç, siyasi hesaplar nedeniyle giderek azalıyor. Bu da süreci kırılgan hale getiriyor” dedi. “Particilik ülke menfaatinin önüne geçmemeli” Bilgen, siyasi partilerin yaklaşımına da sert eleştiriler yöneltti. “Particilik kültürümüz ülke menfaatinin önüne geçtiğinde, partiler kendi ezberlerini tekrar etmeye ve bu süreci propaganda malzemesi yapmaya başladığında işin özüne zarar verir” sözleriyle uyardı. Bazı çevrelerin “Belediyelere operasyonlar devam ederken nasıl demokratikleşmeden söz edilebilir?” yönündeki söylemlerine de tepki gösteren Bilgen, “Yolsuzlukla mücadele ile terörle mücadele birbirinin alternatifi değildir. Bir ülkenin güvenliği için terör nasıl bir tehditse, yolsuzluk da aynı derecede tehdittir” dedi. “Ortadoğu’da provokatif senaryolara dikkat edilmeli” Ortadoğu’daki gelişmelere de değinen Bilgen, geçmişin sloganları ve ezberleriyle yeni yüzyılın inşa edilemeyeceğini vurguladı. “Ortadoğu’da sağduyu ve akıl gelişirse silaha gerek kalmadan barış sağlanır ama gidişat bu yönde değil” diyen Bilgen, TCK’nin Barzani’nin federasyon tezine geçmişte karşı çıkıp bugün Suriye’de bunu tek çözüm olarak sunmasının çelişkili olduğunu belirtti. Öcalan’ın 27 Şubat çağrısında toplumla devletin kaynaşması, eşitlik ve aidiyet vurguları olduğunu hatırlatan Bilgen, Türkiye’nin bu metni marjinal bulmadığı için ekranlara taşıdığını söyledi. Ancak bu fırsatın hoyratça kullanılmasının Kürtleri hedef haline getireceğini belirtti. “Beyaz Toros provokasyonlarına izin verilmemeli” Bilgen, son günlerde yaşanan Beyaz Toros’un yakılması olayını da değerlendirdi. 1990’lı yıllarda faili meçhullerin sembolü haline gelen Renault Toros’un yeniden gündeme getirilmesinin provokatif bir hamle olduğunu söyledi. “Cumhurbaşkanı bu dönemin kapandığını daha önce söylemişti. Bu tür semboller üzerinden Türkiye’nin önüne yeni provokasyonların çıkarılmasına izin verilmemeli” dedi. Meclis’in Çankaya kapısında aracın yakılmasının sembolik bir anlam taşıdığını söyleyen Bilgen, “Eğer gerçekten provokatif bir girişimse, dikkatli olmak gerekir. Siyasetin dili ve toplumsal hafıza sağlıklı işlerse bu girişimler hedefine ulaşamaz” diye konuştu. “Siyasetin dili zehirlenmemeli” Türkiye’nin bu sorunu çözmesinin büyük bir sıçrama olacağını söyleyen Bilgen, bundan rahatsızlık duyan çevrelerin provokatif yöntemlere başvurabileceği uyarısında bulundu. “Ya siyasetin dilini zehirleyerek sabotaj yapacaklar ya da toplumda infial oluşturacak sembolik eylemlerle süreci baltalayacaklar. Bu nedenle siyaset, diliyle bu tuzaklara zemin hazırlamamalı” dedi. “Acıları tekrarlamamak için akılcı olmak zorundayız” Programda duygusal bir değerlendirme de yapan Bilgen, “Çok acılar yaşadık. Acıları tekrarlamamak için umudu ve heyecanı diri tutarken aynı zamanda akılcı olmak zorundayız. Keskin sirke misali kendimize zarar verecek yaklaşımlardan kaçınmalıyız” ifadelerini kullandı. “Geçen yüzyılın sloganlarıyla yeni yüzyılı inşa edemeyiz. Refah ve toplumsal barış için kendi ezberlerimizle yüzleşmeliyiz” sözleriyle de konuşmasını tamamladı.

CHP’li Emir’den süreç komisyonuna net sınır: “Anayasa tartışmasına kapalıyız” Haber

CHP’li Emir’den süreç komisyonuna net sınır: “Anayasa tartışmasına kapalıyız”

“Komisyon özgürlük ve hukuk devleti ekseninde çalışmalı” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ilk toplantısını gerçekleştiren Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na ilişkin CHP’nin tutumu netleşti. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, 8 saat süren toplantının ardından yaptığı açıklamada, partilerinin komisyonun çalışma esasları konusundaki taleplerinin büyük ölçüde karşılandığını belirtti. “Yeni Anayasa bu masanın gündemi değil” Emir, komisyonda yeni bir anayasa yapım sürecine kapı açılmayacağını, bu tutumun Meclis Başkanı ve diğer siyasi parti temsilcileri tarafından da teyit edildiğini söyledi. Komisyonun öncelikli olarak Kürt sorunu, özgürlükler, demokrasi ve hukuk devleti gibi başlıklara odaklanacağının altını çizdi. “Herkesin içi rahat olsun; CHP’nin olduğu komisyonda Cumhuriyetin temel nitelikleri tartışma konusu yapılmaz,” dedi. “Katılım ve şeffaflık ön planda olmalı” Komisyonda gündem belirlenmesinde ve uzman davetlerinde muhalefetin söz hakkına sahip olmasının önemli bir kazanım olduğunu belirten Emir, kararların üye tam sayısının beşte üçüyle alınmasına karar verildiğini de aktardı. Bu oranın, CHP’nin önerdiği üçte iki çoğunluk kadar güçlü olmasa da çoğulculuk açısından anlamlı olduğunu vurguladı. “Toplumun güvenini kazanacak bir süreç istiyoruz” CHP olarak komisyonun çalışmalarının tutanak altına alınması ve basına açık şekilde yürütülmesi gerektiğini savunduklarını belirten Emir, şeffaflık ve toplumsal denetimin sürecin güvenilirliği açısından kilit rol oynayacağını ifade etti. “CHP bu sürecin hukuk ve demokrasi zemininde kalmasını sağlayacak” Murat Emir’in açıklamaları, CHP’nin sürece katılırken kırmızı çizgilerini net bir şekilde ortaya koyduğunu gösteriyor. Parti, komisyonun temel hak ve özgürlükler konusunda ilerlemesini desteklerken, anayasanın değiştirilemez ilkeleri ve Cumhuriyetin kurucu değerleri konusunda taviz vermeyeceğini vurguluyor.

MHP'li Feti Yıldız: Anayasa'nın ilk üç maddesini tartışmaya gerek yok Haber

MHP'li Feti Yıldız: Anayasa'nın ilk üç maddesini tartışmaya gerek yok

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Terörsüz Türkiye” hedefiyle kurulan komisyon, ilk toplantısını gerçekleştirdi. Siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda her partiden iki milletvekili söz alarak görüşlerini paylaştı. Toplantının en dikkat çeken açıklamalarından biri ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’dan geldi. MHP: “İlk üç madde tartışmaya kapalıdır” MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, toplantı sırasında yaptığı konuşmada, Anayasa'nın değiştirilemez maddeleri arasında yer alan ilk üç maddeye ilişkin tartışmalara kapıyı kapattı. “Anayasa’nın ilk üç maddesini tartışmaya gerek yok” diyen Yıldız, bu hükümlerin devletin temel niteliklerini belirlediğini ve MHP açısından üzerinde müzakere edilecek bir konu olmadığını vurguladı. DEM Parti'nin katılımına olumlu mesaj Toplantıya ilişkin detayları paylaşan SÖZCÜ TV muhabiri Emre Sercan İke’nin aktardığına göre, Feti Yıldız, DEM Parti'nin süreçte görüşlerini açıkça dile getirmesinin “fırsat” olduğunu belirtti. Bu değerlendirme, farklı siyasi görüşlerin aynı masada buluşmasının önemli olduğuna işaret eden bir mesaj olarak yorumlandı. Anayasa tartışmalarına sınır çizildi MHP’nin bu çıkışı, komisyonda ilerleyen süreçte gündeme gelebilecek anayasa değişikliği önerilerine yönelik yaklaşımını da ortaya koymuş oldu. Özellikle Anayasa'nın 1. maddesindeki “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir”, 2. maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” ve 3. maddesindeki “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ifadeleri, MHP için kırmızı çizgi olarak bir kez daha teyit edildi. Siyasi uzlaşma kadar anayasal hassasiyetler de belirleyici olacak Komisyonun çalışmaları, yalnızca terörle mücadele sürecine değil, aynı zamanda anayasal çerçevede atılacak adımlara da zemin oluşturması açısından önem taşıyor. Ancak ilk toplantıda ortaya konan bu net pozisyon, önümüzdeki süreçte siyasi partiler arasında nasıl bir uzlaşı zemini oluşacağı sorusunu da gündeme getiriyor.

Ayhan Bilgen: Komisyonun başarısı gerçekçi hedeflerle ve kapsayıcı bir dille mümkündür Haber

Ayhan Bilgen: Komisyonun başarısı gerçekçi hedeflerle ve kapsayıcı bir dille mümkündür

Komisyonun amacı silah bırakmayı kolaylaştırmak ve toplumsal hayata katılımı desteklemek olmalıdır Eski Milletvekili Ayhan Bilgen, resmi X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun görev tanımının netleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Komisyonun esas hedefinin silah bırakma sürecini kolaylaştırmak ve örgüt üyelerinin topluma yeniden kazandırılması yönünde katkı sunmak olması gerektiğini ifade etti. Silah bırakma ve örgütsel tasfiye süreçlerinin doğrudan Meclis tarafından yönetilemeyeceğini belirten Bilgen, bu alanın güvenlik birimlerinin uzmanlık alanı olduğunu ve pratikte komisyon eliyle yürütülmesinin gerçekçi olmayacağını kaydetti. Ancak güvenlik kurumlarınca yürütülen sürecin Meclis’teki komisyon tarafından desteklenebileceğini ve bu destek için kapsamlı bir planlamaya ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Toplumsal uyumun sağlanması için yasal düzenlemeler ve siyasi katılım imkanları tartışılmalıdır Bilgen'e göre silah bırakan bireylerin tekrar silahlı ortama yönelmemesi için iki ana çalışma alanı öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki, bireysel ihtiyaçlar ve demokratik siyasete katılım olanaklarıyla ilgilidir. Cezaevinde bulunanlar ile yurt dışında yaşayanların infaz rejimi üzerinden topluma yeniden kazandırılmaları gerektiğini belirten Bilgen, mevcut mevzuatın güncellenmesi gerektiğini ifade etti. Cezaevinden çıkacak ya da yurt dışından dönecek kişilerin istihdamı, askerlik yükümlülüğü ve diğer sosyal haklara dair düzenlemelerin yeniden ele alınmasının önemine işaret etti. Mahkum statüsündeki bireylerin kamu hizmeti yoluyla askerlik yapmasının değerlendirilebileceğini söyledi. Demokratikleşme adımları ve anayasa tartışmaları komisyon gündemine alınmalıdır Bilgen, komisyonun görevlerinden birinin de demokratikleşmeye dair anayasal ve yasal düzenlemelerin önünü açmak olması gerektiğini savundu. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Terörle Mücadele Kanunu’ndaki bazı maddelerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bilgen, Anayasa’nın 42. ve 66. maddeleri gibi toplumsal tartışmalara neden olan başlıklarda da uzlaşı arayışının önem taşıdığını belirtti. Komisyonun yapısı, işleyişi ve kamuoyuyla ilişkisi sağlıklı zeminde kurulmalıdır Komisyonun etkin çalışabilmesi için görev paylaşımının açık biçimde yapılması ve zaman planlamasının netleştirilmesi gerektiğini ifade eden Bilgen, eğer alt komisyonlarla çalışılacaksa bu yapıya uygun görevlendirme yapılmasının şart olduğunu söyledi. Ayrıca komisyonun kamuoyuyla kuracağı iletişimin hayati önemde olduğunu, yanlış algıların ve provokatif yorumların önüne geçilmesi için bilgilendirme sürecinin dikkatle yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Medya temsili konusunda partiler arası dengenin gözetilmesinin ve bireysel sızıntıların engellenmesinin komisyonun güvenilirliği açısından önemli olduğuna dikkat çekti. Komisyona katılmayan partilere yönelik dil ayrıştırıcı değil kapsayıcı olmalıdır Bilgen, komisyona üye vermeyen partilere yönelik kullanılacak dilin dikkatle seçilmesi gerektiğini belirtti. "Komisyona katılmayanlar teröre destek veriyor" gibi suçlayıcı söylemlerin toplumsal kutuplaşmayı artıracağını ve sürecin meşruiyetine zarar vereceğini ifade etti. Komisyonun çıktılarının geniş kesimlerce sahiplenilebilmesi için tüm siyasi partileri kapsayan, çoğulcu bir dilin tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Komisyonun görevi geçmişle yüzleşmek değil, uygulanabilir adımlar atmaktır Bilgen açıklamasının sonunda, kurulacak komisyonun kısa sürede somut ve uygulanabilir hedeflere odaklanması gerektiğini belirtti. Geçmişle yüzleşme, tarihsel tartışmalar ve geniş kapsamlı analizlerin bu komisyonun görevi olmadığını ifade eden Bilgen, sınırlı süreye sahip bir yapının verimliliğinin ancak gerçekçi hedeflerle mümkün olacağını söyledi. Aksi durumda sürecin başarısız olabileceğini ve kamuoyundaki güvenin zedeleneceğini dile getirdi. Ayhan Bilgen’in yaklaşımı, siyasi kutuplaşmaların gölgesinde yürütülmesi muhtemel bir sürece karşı gerçekçi, temkinli ve yapıcı bir çerçeve sunması bakımından dikkat çekici. Komisyonun başarısını, teknik sınırlar içinde kalmaya, geniş toplumsal mutabakat aramaya ve çözüm sürecini sağlam temellere oturtmaya bağlayan bu bakış açısı; sürecin sağduyu içinde yönetilmesini isteyen kesimler açısından anlamlı bir çağrı niteliğinde.

Demirtaş: Barışla Türkiye’de yeni bir sayfa açılacak Haber

Demirtaş: Barışla Türkiye’de yeni bir sayfa açılacak

DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Edirne Cezaevi’nde Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti. Gergerlioğlu, ziyaret sonrası eski HDP Eş Genel Başkanı’nın mesajını sosyal medya hesabından paylaştı. Demirtaş’ın el yazısıyla kaleme aldığı mesajda, barış sürecine dair umutlu ifadeler yer aldı. “Barış demeye devam edeceğiz” Demirtaş, mesajında herkese hitap ettiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Herkes için gerçek bir adalet, eşitlik ve demokrasi mücadelesine yılmadan devam ederken, ısrarla barış demeye de devam edeceğiz.” Barış vurgusunu öne çıkaran Demirtaş, Türkiye’nin geleceğine ilişkin umut taşıdığını ifade etti. “Yeni bir sayfa açılacak” Demirtaş, mesajının devamında, “Umut ediyoruz ki barışla birlikte Türkiye'de yeni bir sayfa açılacak ve aydınlık bir geleceği hep birlikte inşa etmek için çok daha güçlü bir zemin oluşacaktır” dedi. Mesajını ise “Özgürlük dolu günlere” temennisiyle sonlandırdı. Meclis gündeminde 'Terörsüz Türkiye' komisyonu Demirtaş’ın mesajı, TBMM’de kurulması planlanan "Terörsüz Türkiye Komisyonu" tartışmalarının yapıldığı bir döneme denk geldi. Gergerlioğlu’nun paylaşımı ve Demirtaş’ın çağrısı, olası yeni barış süreci ihtimalleri açısından dikkat çekici bulundu. Demirtaş’ın mesajı, hem siyasi çevrelerde hem de kamuoyunda “yeni bir diyalog zemini” tartışmalarını yeniden gündeme getirebilir.

MİT Akademisinden kritik uyarı: “İsrail, İran’daki ajan modelini türkiye’de uygulamaya çalışıyor” Haber

MİT Akademisinden kritik uyarı: “İsrail, İran’daki ajan modelini türkiye’de uygulamaya çalışıyor”

Milli İstihbarat Akademisi, “İsrail-İran Savaşı ve Türkiye İçin Dersler” başlıklı dikkat çekici bir analiz yayımladı. Raporda, İsrail’in İran’daki siyasi, ekonomik ve güvenlik açıklarını kullanarak yürüttüğü ajan devşirme stratejisinin, benzer yöntemlerle Türkiye’de de devreye sokulabileceği vurgulandı. İran'dan Türkiye'ye uzanan tehlike: Sosyal fay hatları hedefte Analizde, İsrail’in İran’daki başarısız güvenlik politikaları ve iç zaafları kullanarak devlete sızmayı başardığı belirtilirken, aynı yöntemin Türkiye’deki sosyal kırılganlıklar, etnik ve dini farklılıklar üzerinden işletilebileceği kaydedildi. Devlet yöneticilerine suikast senaryoları Raporda yer alan bir diğer çarpıcı unsur ise, İsrail’in İran’da yürüttüğü sahte saldırı ve suikast senaryoları oldu. Bu yöntemle toplumda güvensizlik ve panik ortamı oluşturulmaya çalışıldığı, söz konusu eylemlerin istihbarat zafiyeti değil, sistematik psikolojik harp taktiği olduğu ifade edildi. “Tersiz Türkiye” modeli önerildi Milli İstihbarat Akademisi, benzer tehditlerin Türkiye’ye sirayet etmesini önlemek için şu stratejilerin önemine dikkat çekti: Birlik ve kardeşlik duygusunun güçlendirilmesi Ekonomik ve sosyal reformların kararlılıkla sürdürülmesi Dijital manipülasyonlara karşı stratejik farkındalık geliştirilmesi Raporda en dikkat çeken ifadelerden biri ise şu oldu: “Tersiz Türkiye modeli inşa edilmeli; içeriden sızmaya yönelik tüm boşluklar kapatılmalı.” Yeni güvenlik stratejileri gündemde Akşam Gazetesi’nin aktardığına göre, Türk istihbarat birimleri İsrail’in İran’daki iç karışıklıklardan nasıl faydalandığını yakından inceledi. Bu çerçevede, Türkiye’nin güvenlik stratejilerini yeni tehditlere göre yeniden şekillendirdiği belirtiliyor. Milli İstihbarat Akademisi'nin yayımladığı bu analiz, dış kaynaklı istihbarat operasyonlarına karşı uyanıklığın artırılması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.