Köy Enstitüleri geri mi dönüyor? Türkiye için yeni model önerisi!
Köy Enstitüleri geri mi dönüyor? Türkiye için yeni model önerisi!
Yerel Yönetimler Vakfı Kurucu Başkan Yardımcısı Mehmet Anıl Korkmaz, vakfın kuruluş sürecini, “Belediye Enstitüsü” projesini, kayyum tartışmalarına bakışını ve üniter devlet vurgusunu Haber Değer'e anlattı. Korkmaz, hem yerelden kalkınmayı savunuyor hem de kayyum uygulamalarında “derhal seçim” çağrısı yapıyor.
Haber Giriş Tarihi: 03.12.2025 14:48
Haber Güncellenme Tarihi: 03.12.2025 15:21
Kaynak:
Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Köy Enstitülerinden ilham alan yeni model anlatılıyor
Yerel Yönetimler Vakfı Kurucu Başkan Yardımcısı Mehmet Anıl Korkmaz, vakfın çıkış noktasını Cumhuriyet’in kalkınma hamleleri ve Köy Enstitüleri deneyimiyle ilişkilendiriyor. Korkmaz’a göre Türkiye’nin kalkınma süreci Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla “duraksadı” ve bugün için daha güncel bir modele ihtiyaç var.
Bu nedenle vakıf, “Köy Enstitülerinin modern versiyonu” olarak tanımlanan Belediye Enstitüsü kavramını geliştirdi. Korkmaz, bu modeli “yerelden kalkınma ve demokrasi” çerçevesinde tanımlayarak, vakfın kurumsal yapısının da bu amaçla kurulduğunu söylüyor.
“Bilinçli seçmen” değil “bilinçli aday” vurgusu öne çıkıyor
Korkmaz, yerel siyasetin en temel probleminin seçmen değil aday profili olduğunu savunuyor. Ona göre “bilinçli aday” modeli, yerel yönetimleri dönüştürecek ana halka.
Belediye Enstitüsü bu nedenle 20’den fazla ders içeren geniş bir eğitim programı hazırlıyor. Hedef, yurttaşların yalnızca seçmen değil, sahaya inmeye hazır “donanımlı adaylar” haline gelmesi.
Ademi merkeziyetçiliğe mesafeli ama yerel revizyona açık
Yerel yönetimlerin yetki alanlarının artırılması Türkiye’de sık sık “ademi merkeziyetçilik” tartışmasıyla ilişkilendiriliyor. Korkmaz ise bu kavrama mesafeli.
“Üniter devlet” vurgusu yapan Korkmaz, yerel reformların merkezi yapıya karşı bir siyasal ayrışma değil, teknik bir iyileştirme olduğunu savunuyor.
İdari vesayet tartışmasında hakem–futbolcu benzetmesi dikkat çekiyor
Korkmaz, merkezin belediyeler üzerindeki denetim yetkisini “hakemin futbolcu üzerindeki etkisi”ne benzetiyor. Bu yapının doğru kullanılması gerektiğini, denetimin müdahaleye dönüşmemesi gerektiğini belirtiyor.
Aynı zamanda İstanbul gibi büyükşehirlerin bakanlık bütçelerini aşan mali güçlere sahip olduğunu hatırlatarak, “tam bir hiyerarşi ilişkisi olmadığını” öne sürüyor.
Kayyum konusunda denge arayışı: “Varsa atansın ama derhal seçim”
Türkiye’de en sert tartışma başlıklarından biri olan kayyum uygulamaları konusunda Korkmaz hem yolsuzluk hem sandık iradesi üzerinden konuşuyor.
Yolsuzluğu “yurttaşın cebinden çalınması” olarak nitelendiren Korkmaz, bu durumda kayyum dahil yaptırımların meşru olduğunu söylüyor. Ancak kritik bir şart ekliyor:
“Kayyum atanıyorsa belediye derhal seçime götürülmeli. Halk kendi başkanını yeniden seçmeli.”
Korkmaz’a göre sorun kayyumun varlığı değil, seçilmiş belediye yönetimi yerine uzun yıllar kalıcı bir atanmış yönetimin işletilmesi.
Halk meclislerine mesafeli ama katılım hakkına kapı açık
Sosyalist yerinden yönetim modellerinde sık kullanılan halk meclisleri, katılımcı bütçe ve komünal yönetim gibi mekanizmalara temkinli yaklaşan Korkmaz, belediye meclislerini “zaten halk meclisleri” olarak tanımlıyor.
Alternatif yapıları “ideolojik bir alan” olarak görüyor, fakat yurttaş katılımını destekliyor:
Belediye meclis toplantılarına katılım, imar planlarına itiraz ve yerel denetim mekanizmalarının aktif kullanılmasını teşvik ediyor.
Korkmaz, belediyelerin ihale süreçlerindeki seçici şeffaflığı eleştiriyor. Bazı ihaleleri yayınlayıp bazılarını gizlemenin güven inşa etmediğini, aksine kuşku yarattığını söylüyor.
Bu nedenle yerel şeffaflığın yalnızca siyasi vitrin olarak değil, tüm süreçlerde uygulanması gerektiğini savunuyor.
Vakıf kendisini nasıl tanımlıyor?
Röportajın genel çerçevesi, Yerel Yönetimler Vakfı’nın kendisini şu konumda gördüğünü gösteriyor:
Üniter devlete bağlı
Yerelden kalkınma odaklı
Yolsuzluk karşıtı
Kayyumda “seçime dönüş” şartını savunan
Yerel demokrasiyi teknik ve anayasal reformlarla güçlendirmeyi hedefleyen bir aktör
Buna karşın vakfın “bilinçli seçmen” yerine “bilinçli aday”ı merkeze koyması, bazı çevrelerce “yerel demokrasinin tabandan değil, yukarıdan inşa edilmesi” şeklinde yorumlanabilir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Köy Enstitüleri geri mi dönüyor? Türkiye için yeni model önerisi!
Yerel Yönetimler Vakfı Kurucu Başkan Yardımcısı Mehmet Anıl Korkmaz, vakfın kuruluş sürecini, “Belediye Enstitüsü” projesini, kayyum tartışmalarına bakışını ve üniter devlet vurgusunu Haber Değer'e anlattı. Korkmaz, hem yerelden kalkınmayı savunuyor hem de kayyum uygulamalarında “derhal seçim” çağrısı yapıyor.
Köy Enstitülerinden ilham alan yeni model anlatılıyor
Yerel Yönetimler Vakfı Kurucu Başkan Yardımcısı Mehmet Anıl Korkmaz, vakfın çıkış noktasını Cumhuriyet’in kalkınma hamleleri ve Köy Enstitüleri deneyimiyle ilişkilendiriyor. Korkmaz’a göre Türkiye’nin kalkınma süreci Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla “duraksadı” ve bugün için daha güncel bir modele ihtiyaç var.
Bu nedenle vakıf, “Köy Enstitülerinin modern versiyonu” olarak tanımlanan Belediye Enstitüsü kavramını geliştirdi. Korkmaz, bu modeli “yerelden kalkınma ve demokrasi” çerçevesinde tanımlayarak, vakfın kurumsal yapısının da bu amaçla kurulduğunu söylüyor.
“Bilinçli seçmen” değil “bilinçli aday” vurgusu öne çıkıyor
Korkmaz, yerel siyasetin en temel probleminin seçmen değil aday profili olduğunu savunuyor. Ona göre “bilinçli aday” modeli, yerel yönetimleri dönüştürecek ana halka.
Belediye Enstitüsü bu nedenle 20’den fazla ders içeren geniş bir eğitim programı hazırlıyor. Hedef, yurttaşların yalnızca seçmen değil, sahaya inmeye hazır “donanımlı adaylar” haline gelmesi.
Ademi merkeziyetçiliğe mesafeli ama yerel revizyona açık
Yerel yönetimlerin yetki alanlarının artırılması Türkiye’de sık sık “ademi merkeziyetçilik” tartışmasıyla ilişkilendiriliyor. Korkmaz ise bu kavrama mesafeli.
“Üniter devlet” vurgusu yapan Korkmaz, yerel reformların merkezi yapıya karşı bir siyasal ayrışma değil, teknik bir iyileştirme olduğunu savunuyor.
İdari vesayet tartışmasında hakem–futbolcu benzetmesi dikkat çekiyor
Korkmaz, merkezin belediyeler üzerindeki denetim yetkisini “hakemin futbolcu üzerindeki etkisi”ne benzetiyor. Bu yapının doğru kullanılması gerektiğini, denetimin müdahaleye dönüşmemesi gerektiğini belirtiyor.
Aynı zamanda İstanbul gibi büyükşehirlerin bakanlık bütçelerini aşan mali güçlere sahip olduğunu hatırlatarak, “tam bir hiyerarşi ilişkisi olmadığını” öne sürüyor.
Kayyum konusunda denge arayışı: “Varsa atansın ama derhal seçim”
Türkiye’de en sert tartışma başlıklarından biri olan kayyum uygulamaları konusunda Korkmaz hem yolsuzluk hem sandık iradesi üzerinden konuşuyor.
Yolsuzluğu “yurttaşın cebinden çalınması” olarak nitelendiren Korkmaz, bu durumda kayyum dahil yaptırımların meşru olduğunu söylüyor. Ancak kritik bir şart ekliyor:
“Kayyum atanıyorsa belediye derhal seçime götürülmeli. Halk kendi başkanını yeniden seçmeli.”
Korkmaz’a göre sorun kayyumun varlığı değil, seçilmiş belediye yönetimi yerine uzun yıllar kalıcı bir atanmış yönetimin işletilmesi.
Halk meclislerine mesafeli ama katılım hakkına kapı açık
Sosyalist yerinden yönetim modellerinde sık kullanılan halk meclisleri, katılımcı bütçe ve komünal yönetim gibi mekanizmalara temkinli yaklaşan Korkmaz, belediye meclislerini “zaten halk meclisleri” olarak tanımlıyor.
Alternatif yapıları “ideolojik bir alan” olarak görüyor, fakat yurttaş katılımını destekliyor:
Belediye meclis toplantılarına katılım, imar planlarına itiraz ve yerel denetim mekanizmalarının aktif kullanılmasını teşvik ediyor.
Şeffaflık tartışmasında “yarım şeffaflık” eleştirisi geliyor
Korkmaz, belediyelerin ihale süreçlerindeki seçici şeffaflığı eleştiriyor. Bazı ihaleleri yayınlayıp bazılarını gizlemenin güven inşa etmediğini, aksine kuşku yarattığını söylüyor.
Bu nedenle yerel şeffaflığın yalnızca siyasi vitrin olarak değil, tüm süreçlerde uygulanması gerektiğini savunuyor.
Vakıf kendisini nasıl tanımlıyor?
Röportajın genel çerçevesi, Yerel Yönetimler Vakfı’nın kendisini şu konumda gördüğünü gösteriyor:
Buna karşın vakfın “bilinçli seçmen” yerine “bilinçli aday”ı merkeze koyması, bazı çevrelerce “yerel demokrasinin tabandan değil, yukarıdan inşa edilmesi” şeklinde yorumlanabilir.
En Çok Okunan Haberler