SON DAKİKA

#Mehmet Uçum

HABER DEĞER - Mehmet Uçum haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mehmet Uçum haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mehmet Uçum: Ulusal yargı yetkisi hiçbir şekilde devredilemez Haber

Mehmet Uçum: Ulusal yargı yetkisi hiçbir şekilde devredilemez

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, 9 Kasım 2025’te yayınladığı Pazar yazısında, Türkiye’de yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden açan güçlü ifadeler kullandı. “Hiçbir bağımsız ülke, ulusal yargı yetkisinin ülke dışı mercilere devredilmesini kabul etmez” diyen Uçum, yargının egemenliğin asli unsuru olduğunu ve demokratik meşruiyetin halk iradesiyle kurulması gerektiğini vurguladı. “HSK yapısı anti-demokratik değil, tam tersine demokratik meşruiyet gereğidir” Uçum, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun üyelerinin TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesini, yargı idaresinin halk tarafından yetkilendirilmiş organlara bağlı olması gerektiğiyle açıkladı. Bu nedenle Adalet Bakanı’nın HSK Başkanı olmasının “bağımsızlığa engel değil, demokrasiye uygun” olduğunu savundu. “Yargı idaresinde demokratik meşruiyet sağlanamazsa yargısal aktivizm olağan hale gelir ve bir jüristokrasi ortaya çıkar.” “Bağımsızlık kurumsal değil, işlevseldir” Yargıç ve savcıların mesleki geçişlerinin bağımsızlığa aykırı olduğu yönündeki eleştirileri reddeden Uçum, bağımsızlık ve tarafsızlığın kişisel değil, görev esnasında geçerli işlevsel ilkeler olduğunu belirtti. “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kurumsal değil işlevseldir. Yargı işini yaparken bağımsız ve tarafsız olmalıdır.” Uluslararası yargıya karşı “milli yargı” vurgusu Uçum, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere taraf olabileceğini ancak bunun ulusal yargının asli konumunu zedeleyemeyeceğini söyledi. “Asıl olan ulusal yetkilerdir, uluslararası düzenlemeler ve kararlar ise talidir.” Yargı–siyaset tartışmasının yeni ekseni Uçum’un metni, yargı bağımsızlığının kurumsal değil siyasal egemenlik temelli tanımlanması nedeniyle tartışma yaratmış durumda. Yazı, özellikle HSK yapısı, uluslararası hukuk kararlarının uygulanması ve yargısal aktivizm başlıklarının önümüzdeki dönemde daha sert tartışılacağına işaret ediyor.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil,  başlangıçtır! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar günleri düzenli olarak paylaştığı değerlendirme metinlerinin sonuncusunda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefine giden süreci ayrıntılı bir çerçevede ele aldı. Resmî X hesabında yayımlanan yazı, hem sürecin kronolojisini ortaya koyması hem de yakın dönemde beklenen yeni hamleleri içermesi açısından dikkat çekici oldu. Uçum’un ifadesiyle bu süreç, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin cesur girişimleriyle bir devlet politikası olarak resmen başlatıldı.” “Geçiş süreci 1 Ekim 2024’te başladı” Uçum’un analizinde yer alan kronolojiye göre süreç, 1 Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasıyla ve aynı gün Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesiyle resmen başladı. Bu tarih, devlet aklının çözüm iradesinde yeniden buluştuğu eşik olarak görülüyor. Ardından gelen en kritik kırılma noktası, 22 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik “tarihi çağrısı” oldu. Uçum’a göre bu çağrı, “geçiş sürecinde ezber bozan ve sonraki adımları somutlaştıran büyük bir hamle” niteliği taşıyordu. Öcalan’ın çağrısı ve “fesih – silah bırakma” dönemeçleri Uçum’un vurguladığı en önemli aşamalardan biri, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile terör örgütüne açık bir “fesih ve silah bırakma” yönlendirmesi yapmasıydı. Uçum bu çağrıda yer alan ideolojik dönüşüm mesajına özellikle dikkat çekiyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” – Abdullah Öcalan Bu alıntı, örgütün tarihsel tezlerinden vazgeçtiğini, “devletle ve toplumla bütünleşmeyi” yeni hedef olarak belirlediğini ifade eden en net kırılma olarak sunuluyor. Milat niteliğinde tarihler Mehmet Uçum, yazısında geçiş sürecini olgunlaştıran kritik aşamaları tarih tarih sıralıyor: 12 Mayıs 2025: Fesih kararının resmen ilanı 11 Temmuz 2025: Sembolik silah yakma töreni 1 Ekim 2025: Erdoğan’ın “geçişin güvenceleri”ni açıkladığı TBMM konuşması 26 Ekim 2025: Münfesih örgütün geri çekilme kararını duyurması 30 Ekim 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetini yeniden kabul etmesi Bu görüşmeye dair Erdoğan’ın sözleri Uçum’un yazısında özellikle öne çıkarılıyor: “Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik.” – Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’deki komisyon ve yeni aşama Uçum, sürecin artık yeni bir safhaya geçtiğini belirterek gözlerin TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na çevrildiğini ifade ediyor. Komisyonun, dinleme faaliyetini tamamlamadan önce İmralı’da Öcalan’ı dinlemesinin beklendiğini yazıyor. Komisyonun hazırlayacağı iki olası rapor da yazıda netleşiyor: Geçiş Süreci Hukuku Raporu Demokrasiyi Geliştirme Perspektif Raporu Uçum, bu raporların ayrı veya birleşik şekilde yazılabileceğini ancak demokrasi başlığının işlenmemesi durumunda bunun “tarihi bir eksiklik” olacağını vurguluyor. “Terörsüz Türkiye sonuç değil, başlangıçtır” Mehmet Uçum’un yazısında en güçlü siyasi mesajlardan biri şu cümlede yer alıyor: “Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır.” Bu vurgu, sürecin yalnızca silahsızlanma ve fesihle sınırlı olmadığı; yeni siyasal, toplumsal ve bölgesel bir dönemi işaret ettiği şeklinde okunuyor. Uçum’a göre hem Türkiye içinde hem de bölgede yeni dengeler kurulacak ve bu sürecin ana aktörü artık TBMM olacaktır. Erdoğan’ın vizyonu ve “yeni dönem” mesajı Yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle sonlanıyor ve bu sözler aynı zamanda sürecin devlet adına bağlayıcı çerçevesini oluşturuyor: “Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız.” Uçum ise yazısını şu cümleyle noktalıyor: “Bu inanç ve güvenle başaracağız.”

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz! Haber

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yayımladığı “Önce Geçiş Sonra Demokrasi Çarpıtması!” başlıklı yazısında, “Terörsüz Türkiye” süreci ve demokrasi reformları üzerine tartışmalara yanıt verdi. Uçum, bazı çevrelerin “geçiş süreci” kavramını yanlış yorumlayarak demokrasiyi askıya alma iddiasında bulunduğunu belirtti. “Geçiş süreci demokrasiden bağımsız değildir” Uçum yazısında, “Terörsüz Türkiye’ye geçiş”in amacının terörün kesin ve kalıcı biçimde sona ermesi olduğunu, bu sürecin yalnızca terör örgütü ve onun siyasi-ideolojik bağlantılarıyla sınırlı olduğunu vurguladı. “Geçiş süreci Türkiye’deki ve bölgedeki Kürt yurttaşların tamamına yönelik değildir. Bu süreçteki özneler münfesih terör örgütünün kurucuları, yöneticileri ve hukuken muhatap alınabilecek kişilerle sınırlıdır.” Uçum’a göre, geçiş süreci hukuku demokratik düzenin bir parçası olarak görülmeli ve demokrasiyle birlikte ilerlemelidir. “Geçiş süreci hukukunu demokrasi dışında görmek abestir. Terörün ve şiddetin sona ermesi zaten demokratik alanı genişletecek, yeni olanaklar yaratacaktır.” “Türkiye’de demokrasi askıda değil, işliyor” Yazısında muhalefetin “demokrasi askıda” yönündeki söylemlerine de yanıt veren Uçum, Türkiye’de demokratik sistemin tüm kurumlarıyla işlediğini belirtti: “Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor, varlıklarını nasıl sürdürebiliyor? En radikal fikirlerin bile ortaya çıkabildiği bir ortamda, ‘demokrasi yok’ demek ideolojik körlüktür.” Uçum, hukuki süreçlerin ve cezaların “demokrasiye darbe” gibi gösterilmesini yanlış bulduğunu vurguladı: “Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalifler demokratik alanda son derece rahat hareket ediyor. Türkiye’nin gerçeği budur.” “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz” Uçum, yazısının sonunda “terör ve demokrasi” arasındaki ilişkiyi açık biçimde tanımlayarak, terörün hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını belirtti: “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz. Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz. Terörün bitmesi herkesin kazancıdır, demokrasiyi geliştirmek için yüksek bir imkandır. Bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur.” “Demokrasiye geçiş değil, demokrasiyi güçlendirme hedefi” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, “demokrasiye geçiş” gibi ifadelerin Türkiye’nin mevcut sistemini yok saydığını da dile getirdi: “Türkiye zaten demokratik bir düzene sahip. Hedef, demokrasiye geçmek değil, demokrasiyi geliştirmektir. Cumhuriyet ve demokrasi güçlü temellere sahiptir; eksikleri tamamlamak, kurumları geliştirmek elbette mümkündür.” Uçum’un yazısı, Cumhurbaşkanlığı çevrelerinde yürütülen “Terörsüz Türkiye” ve “yeni anayasa” tartışmalarına dair en kapsamlı değerlendirmelerden biri olarak dikkat çekti. Siyaset kulislerinde ise bu çıkış, önümüzdeki dönemde güvenlik-demokrasi dengesine dair yeni anayasal adımların habercisi olarak yorumlandı.

Saadet’ten Mehmet Uçum’a: Komisyonun başına atanmış kayyum gibi davranıyor! Haber

Saadet’ten Mehmet Uçum’a: Komisyonun başına atanmış kayyum gibi davranıyor!

“Meclis’in Üzerinde Hiç Kimse Olamaz” Arıkan, partisinin Yeni Yol Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Uçum’un her hafta “Pazar Yazıları” başlığıyla yaptığı açıklamalara gönderme yaparak şu ifadeleri kullandı: “Bu yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda epey bir açıklama yapan ve Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis’e ve Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na rol biçip yön vermeye kalkıyor.” Arıkan, “Bu arkadaş komisyonun başına atanmış bir ‘kayyum’ gibi davranıyor. Süreçte ne konuşulacak, ne konuşulmayacak bununla ilgili kendini yetki sahibi sanıyor. Arkadaşlar, şunu bir netleştirelim: Kimse, Meclis iradesinin üzerinde değildir. Kimse Meclis’e yön veremez, çerçeve çizemez, ne yapacağını söyleyemez.” dedi. “Kayyum Zihniyetinden Çıkmadan Demokratikleşme Olmaz” Arıkan, “Yeni Anayasa’dan bahsedenler önce bu kayyum zihniyetinden bir çıksınlar,” diyerek iktidarı sert şekilde eleştirdi. “Bakın biz en başından beri şunu söyledik: İhtiyacımız olanı ‘Terörsüz Türkiye’ tabiri ifade etmeye yetmiyor. Bizim ihtiyacımız olan ‘Yaşanabilir Türkiye’ ifadesidir. Toplumsal barış ve huzuru bir örgütün silah bırakmasına indirgemek çıkmaz bir yoldur. Ancak gördüğümüz o ki; kendini kayyum sanan arkadaş toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini dile getirmesini istemiyor. Komisyonun bu konulara giremeyeceğini iddia ediyor. İşte tam da bu anlayış, bu ülkeyi yaşanabilir olmaktan çıkarıyor.” Uçum’un “Pazar Yazıları”na Gönderme Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, son dönemde X hesabından “Pazar Yazıları” başlığıyla yaptığı paylaşımlarda yeni anayasa sürecine ilişkin yorum ve değerlendirmelerde bulunuyor. Arıkan’ın eleştirilerinin, bu açıklamalara doğrudan bir yanıt niteliğinde olduğu değerlendiriliyor.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli!

Uçum: “Türkiye’nin yükseliş dönemi iki aşamada ilerleyecek” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anadolu Ajansı’nda yayımlanan analizinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2024’teki TBMM açılış konuşması ve aynı gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesi ile başlayan “Terörsüz Türkiye yürüyüşü”nün ilk yılını değerlendirdi. Uçum, bu sürecin Türkiye’nin “yükseliş çağını hazırlayacak” bir dönemin başlangıcı olduğunu belirterek, iki temel aşamadan söz etti: “Birincisi Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci, ikincisi ise Demokrasiyi Geliştirme (İlerletme) Sürecidir. Bu iki süreç asla iç içe geçmemeli, ayrı eksenlerde yürütülmelidir.” “Geçiş süreci devlet inisiyatifli, demokrasi süreci halk inisiyatifli” Mehmet Uçum, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu dönüşümün öznesinin hem devlet hem de halk olduğunu, ancak iki sürecin doğasının farklı olduğunu vurguladı. Uçum’a göre “geçiş süreci” devlet politikası olarak yürüyen, terörün kesin ve kalıcı biçimde sona erdirilmesini amaçlayan geçici bir dönem; “demokrasiyi geliştirme süreci” ise halkın talepleriyle şekillenen, daimi ve dinamik bir demokratikleşme programı olacak. “Geçiş sürecinin konusu terörün bitirilmesidir. Demokrasi süreci ise halkın inisiyatifiyle daha fazla özgürlük, daha etkin devlet ve yeni anayasa hedefini kapsamaktadır. Bu iki aşamayı karıştırmak, Türkiye’nin yol haritasına zarar verir.” “Geçiş süreci kanunu” önerisi: tek, özel ve kapsayıcı bir yasa Uçum, terörün sona erdirilmesi için yürütülen geçiş dönemine özel bir yasal düzenleme gerektiğini belirterek, bunun “tek-geçici ve özel bir kanun” olması gerektiğini söyledi. Bu düzenlemenin, münfesih terör örgütü üyelerinin ceza, infaz, toplumsal hayata katılım ve ekonomik bütünleşme süreçlerini kapsayacağını ifade eden Uçum, “toptancı değil, kademeli” bir hukuk yaklaşımı önerdi. “Münfesih terör örgütü mensuplarının tamamı aynı şekilde değerlendirilemez. Farklı durumda olanlara farklı kurallar uygulanmalıdır. Bu, anayasal zorunluluktur.” “Demokrasi süreci TBMM merkezli yürütülmeli” Analizde, geçiş sürecinin ardından başlayacak olan “demokrasiyi geliştirme dönemine” ilişkin de net bir çerçeve çizildi. Uçum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha etkin devlet’ vizyonuna atıf yaparak, bu dönemin merkezinde TBMM’nin, demokratik partilerin ve halk inisiyatifinin olacağını belirtti. “Demokrasiyi geliştirme süreci, Türk halkının tüm kesimlerinin ortak talep ve ihtiyaçlarına dayanacaktır. Kimlik siyaseti değil, ülke siyaseti öne çıkacaktır.” “Kürtlerin temsilinde tekel yok, süreç tüm toplumu kapsıyor” Uçum, analizinde “Kürtlerin siyasi temsilinde asla bir tekel olmadığını” vurguladı. “Terörsüz Türkiye” döneminin, Kürt yurttaşların tamamını değil, sadece münfesih örgütle ilişkili unsurları kapsayan teknik bir süreç olduğunu belirtti. “Geçiş sürecinin özneleri sınırlıdır: Öcalan, örgüt yönetimi ve ilişkili sosyal mecralar. Ancak demokrasi sürecinin özneleri Türkiye halkının tamamıdır.” “Öcalan’ın rolü yapıcı, fakat süreç üzerinde ön şart yaratılmamalı” Yazının son bölümünde Uçum, sürecin istismar edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Bazı çevrelerin “fikri sabotaj” girişimlerinde bulunduğunu belirterek, özellikle “Öcalan’a rağmen Öcalan’ı koruma” tutumlarının sürece zarar verdiğini dile getirdi: “Öcalan, sürece katkı yapmak için koşullarının iyileştirilmesini istiyor. Ancak onun dışında ileri şartlar dayatmak, sürecin özünü zedeler. Kimse geçiş sürecine öznel ön koşullar icat etmemelidir.” “Dil, dikkatle kullanılmalı; fikri sabotajlara izin verilmemeli” Uçum, yazısını dil uyarısıyla sonlandırdı. Sürece yönelik eleştirilerde kullanılan üslubun toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirterek, “Fiili ve fikri sabotajlara karşı tedbir almak herkesin görevidir” dedi. Mehmet Uçum’un bu haftaki yazısı, Türkiye’nin terör sonrası dönemi nasıl yöneteceğine dair kapsamlı bir yol haritası sunuyor. Uçum’a göre, devletin yöneteceği “geçiş süreci” tamamlandığında, Türkiye halkı demokratikleşmenin asli öznesi olacak.

Mehmet Uçum’dan kritik çıkış: Terörsüz Türkiye’ye geçişin yol haritası Haber

Mehmet Uçum’dan kritik çıkış: Terörsüz Türkiye’ye geçişin yol haritası

Uçum yazısında, Komisyonun bugüne kadarki pratiği ve kendi belirlediği esaslara göre üç temel çalışma yürütmesinin zorunlu olduğunu ifade etti. Bunları dinleme faaliyeti, geçiş sürecine ilişkin hukuk politikası önerisi ve demokrasiyi ilerletmeye dönük perspektif oluşturma başlıklarında topladı. Özellikle dinleme faaliyetinin, sosyal ve siyasal süreçlerin doğru okunması açısından kritik olduğuna değindi. Bu noktada “Komisyon adına küçük bir heyetin İmralı’da dinleme yapmasının” Meclis Başkanlığı ve Komisyonun takdirinde olduğunu hatırlatan Uçum, böyle bir adımın faydalı olabileceğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Komisyonun dinleme faaliyetinin sadece hazırlık aşaması olduğuna dikkat çekerek, bu sürecin ardından raporlar hazırlanacağını kaydetti. Geçmişteki örnekleri hatırlatan Uçum, 2013 yılında tamamlanan TBMM Araştırma Komisyonu raporunun ve Akil İnsanlar Heyeti’nin bölgesel raporlarının hâlâ geçerli veriler içerdiğini, bunların dikkate alınmasının yol gösterici olacağını ifade etti. Ancak geçiş sürecinin ikinci aşamasına geçilmesi için en kritik şartın “münfesih terör örgütünün kesin ve pratik olarak teyit edilmiş bir silah bırakma kararı” olduğunu vurguladı. Silah bırakma mekanizmasının kesintisiz işlemesi gerektiğini söyleyen Uçum, aksi halde Komisyonun dinleme faaliyetiyle yetinmek zorunda kalacağını belirtti. Geçiş sürecinin hukuksal çerçevesine de değinen Uçum, kesin silah bırakmanın ardından Komisyonun inisiyatif alarak hukuki bir öneri raporu hazırlayacağını kaydetti. Bu raporun, yeni yasama yılının başlamasıyla birlikte Meclis gündemine gelecek bir “Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Kanunu” teklifine dönüşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu söyledi. Komisyonun asli görevinin de bu konuda geniş mutabakatla bir öneri ortaya koymak olduğunu hatırlattı. Uçum, üçüncü ve son aşamanın ise demokrasiyi ilerletme raporu olacağını belirterek, bunun da Komisyonun adında geçen demokrasi vurgusunun bir gereği olduğunun altını çizdi. Böylece Komisyon, hem terörsüz bir geleceğin hukuki altyapısını kurmuş hem de demokratik standartların yükseltilmesine dair perspektif sunmuş olacak. Yazısının sonunda sıralamanın önemine dikkat çeken Mehmet Uçum, çalışmaların dinleme faaliyetinden kesin silah bırakmanın teyidine, oradan da demokrasi raporuna doğru ilerlemesi gerektiğini, sürecin iç içe geçirilmesinin ise hatalı olacağını söyledi. Komisyonun bu çerçevede hareket etmesi halinde TBMM’ye güçlü bir fikri destek sağlayacağını vurgulayan Uçum, tarihsel bir sorumluluğun başarıyla yerine getirileceğini ifade etti.

Mehmet Uçum’dan ‘geçiş süreci’ yazısı: Terörsüz Türkiye için tarihi adım Haber

Mehmet Uçum’dan ‘geçiş süreci’ yazısı: Terörsüz Türkiye için tarihi adım

“Yeni paradigma ile süreç resmen başladı” Uçum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2024’te TBMM açılışında duyurduğu yeni paradigmanın ardından, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncü hamleleriyle birlikte sürecin devlet politikası haline geldiğini belirtti. “Geçiş süreci, ideolojik referanslı terör pratiklerinin tasfiyesi bakımından Türkiye’ye özgü bir modeldir” diyen Uçum, örgütün kurucusunun iradesine uyarak fesih ve silah bırakma kararı aldığını ifade etti. 27 Şubat Çağrısı’nın anlamı Uçum, Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı tarihi bir dönüm noktası olarak nitelendirdi. Çağrının öne çıkan başlıkları şöyle sıralandı: Statü taleplerinden vazgeçilmesi ve tek devlet–tek ulus yaklaşımının benimsenmesi. Devlet ve toplumla bütünleşme perspektifi. Mücadele yönteminin sadece demokratik siyaset olarak belirlenmesi. Çağrının kapsamının PKK’nın Suriye, Avrupa ve bölgedeki tüm unsurlarını içermesi. Uçum, bu çağrının “daha ileri bir demokrasiye ulaşmak için siyaset üretme” vizyonunu ortaya koyduğunu vurguladı. Geçiş sürecinin özellikleri Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Türkiye’nin uyguladığı geçiş modelinin temel özelliklerini ayrıntılı biçimde sıraladı: Kayıtsız, şartsız ve pazarlıksız ilerleme hedeflendi. Örgüt, ideolojik olarak anlamsızlaşma ve kendini tekrar sebebiyle fesih kararı aldı. Toplumsal bütünleşmenin hazırlıkları yapılmakta, devamı için adımlar atılacak. Terörün terk edilmesiyle demokratik siyaset alanına “yeni fikirler ve yeni aktörler” girecek. Geçiş süreci tamamlandıktan sonra demokratik siyasetin daha geniş ve derin bir reform aşamasına ulaşması öngörülüyor. “Gözden geçirme” ihtiyacı Uçum, örgütün fesih ve silah bırakma kararıyla birlikte Türkiye içinde aktif terör faaliyetlerinin sona erdiğini belirterek, mevcut tedbirlerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. “İlk aşamada PKK’yla bağlantılı aktif ve destek unsurlara yönelik bazı terörle mücadele tedbirlerinin gözden geçirilmesi gündeme gelebilir” diyen Uçum, bu incelemelerin idari işlemler ve yargı mercileri tarafından yapılacağını kaydetti. Uçum, bu gözden geçirmenin geçiş sürecine destek olmak amacıyla zamanında ve etkin şekilde yapılmasının kritik önemde olduğunu vurguladı. Geçiş süreci kanunu gündemde Yazının en dikkat çekici bölümlerinden biri de “Geçiş Süreci Kanunu” vurgusu oldu. Uçum, TBMM’de böyle bir kanunun gündeme gelmesinin geniş kabul gördüğünü belirtti. Öne çıkan başlıklar şöyle: Rutin dışı bir geçiş dönemi hukuku söz konusu. TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, sürece ilişkin ihtiyaçları belirleyip nitelikli çoğunlukla öneri sunabilecek. Tek, geçici ve özel bir kanun yapılabilir. Bu kanun; toplumsal bütünleşme, ceza ve infaz hukuku ile sosyal hukuk alanlarını kapsamalı. Uçum, “Geçiş süreci kanununun Anayasaya aykırı olmaması ve milli hassasiyetlere uygunluğu tartışma dışıdır” diyerek yazısını noktaladı.

Mehmet Uçum: Hukuku tanımayan, haklarından da feragat eder Haber

Mehmet Uçum: Hukuku tanımayan, haklarından da feragat eder

Genel gündemde hukuk Yazının girişinde, Türkiye’nin gündeminde hukukun her zaman öncelikli olduğuna vurgu yapan Uçum, bunun nedenini şu sözlerle açıkladı: “Bir sebebi sivil ve yeni anayasa ihtiyacıdır. Diğer sebebi ise hukuk uygulamalarına ilişkin tartışmaların genel gündeme etkisidir. Bu sebeplerle hukukun merkezi bir konu olarak sürekli gündemde olması kaçınılmazdır.” Uçum, önemli olanın sadece tartışmak değil, “hukuk gündemini somut adımlarla ilerletmek” olduğunu belirtti. Hukuk düzenini tanımama siyaseti Uçum, muhalefetin ve bazı kesimlerin yargıya yönelik eleştirilerini sert ifadelerle ele aldı: “Ceza soruşturmalarını yapan savcıların, yargılama yapan hakimlerin hedef gösterilmesi, yargı aktörlerine karşı bir savaş açma görüntüsü veriyor.” Bu yaklaşımın ülke için tehlikeli olduğunu belirten Uçum, “Hukuk düzenine saldıranların bundan siyasi ve sosyal menfaat elde etmeleri mümkün değil” dedi. Ayrıca, hukuk düzenini tanımayanların aslında kendi haklarından da vazgeçmiş olacağını ifade ederek, şu uyarıda bulundu: “Bir hukuk düzenini tanımayan, o hukuk düzeninden doğan haklardan adeta feragat etmiş gibi olur. Gayri meşru duruma düşer.” Olması gereken hukukun önemi Uçum, yazısının üçüncü bölümünde ise “olan hukuk” ile “olması gereken hukuk” arasındaki farka değindi. Pozitif hukukun normatif kesinlik taşımadığını vurgulayan Uçum, toplumsal ihtiyaçların yeni normlar üretmeye devam ettiğini şu sözlerle dile getirdi: “Her ne kadar hukuk düzeninin statik karakteri baskın olsa da toplumsal gerçeklik her zaman yeni hukuk normlarına ihtiyaç üretir.” Bu nedenle “olması gereken hukuk” perspektifinin önemine işaret eden Uçum, geleceğe yönelik reformların da bu çerçevede şekilleneceğini ifade etti. Demokratik siyasetin yolu Pazar yazısının sonunda Uçum, demokratik siyasetin geleceğinin olması gereken hukuk perspektifi üzerinden şekilleneceğini kaydetti. “Terörsüz Türkiye’ye geçişin hukuku ve gündeme gelecek reform hukuku, olması gereken hukuk perspektifiyle ele alınacaktır. Olması gereken hukuka aykırı taleplerin kabul görmeyeceği açıktır.” ifadeleriyle noktaladı. YAZININ TAMAMINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.