SON DAKİKA

#Mehmet Uçum

HABER DEĞER - Mehmet Uçum haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mehmet Uçum haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mehmet Uçum: Türkiye Yüzyılı, terörsüz bir ülkede bütünleşmiş bir toplumla mümkün olacaktır Haber

Mehmet Uçum: Türkiye Yüzyılı, terörsüz bir ülkede bütünleşmiş bir toplumla mümkün olacaktır

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Anadolu Ajansı için yazdığı son analizinde Terörsüz Türkiye sürecini değerlendirdi. Uçum, sürecin yalnızca silahlı yapıların tasfiyesiyle sınırlı olmadığını; devlet, millet ve toplum bütünlüğünü kalıcı biçimde kurma hedefi taşıdığını vurguladı. Yazı, yaklaşan yasal düzenlemelere ve Meclis’te yürütülecek sürece dair dikkat çekici mesajlar içerdi. “Türkiye tarihsel bir eşikte” Uçum’a göre Türkiye, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra yeni bir kırılma noktasında bulunuyor. Yazısında, 20. yüzyılı kurucu dönem, 21. yüzyılı ise “yükseliş çağı” olarak tanımlayan Uçum, bu dönemi “Türkiye Yüzyılı” misyonu çerçevesinde okuyor. “Türkiye, bir kez daha tarihsel dönüşümlerin eşiğine gelmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra en büyük siyasal ve toplumsal dönüşüm süreçlerinden biri yaşanmaktadır.” “Terörsüz Türkiye bir güvenlik projesi değil, rejim inşasıdır” Uçum, süreci yalnızca bir güvenlik veya operasyon politikası olarak ele almanın eksik olduğunu belirterek, Terörsüz Türkiye’nin devlet aklının uzun vadeli bir bütünleşme stratejisi olduğunu savundu. “Bu süreç, sadece silahlı yapıların tasfiyesi değildir; devletle, milletle ve toplumla bütünleşmenin sağlanmasıdır.” “Dil sabotajı sürece zarar verir” Yazının dikkat çeken bölümlerinden biri de siyasi söylemlere yönelik uyarılar oldu. Uçum, sürece zarar veren “ayrımcı”, “üstenci” ve “zafer dili”yle kurulan politik dilin tehlikesine işaret etti. “Üstencilik dili, zafer dili, ayrılıkçılık dili reddedilmelidir. Bütünleşme yerine parçalanmayı çağrıştıran dil sürece zarar verir.” Uçum, özellikle bölgesel kimlik siyasetinin, demokratik siyaseti daraltan ve süreci zedeleyen bir unsur haline geldiğini savundu. “İmralı dinlemesi ve Meclis süreci yaklaşan kritik aşamadır” Yazıda, İmralı dinlemesinin yapıldığına ve hukuk politikası raporunun tamamlanmak üzere olduğuna dikkat çekildi. Uçum, bu rapora dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yasal düzenlemelerin gündeme geleceğini belirtti. “Bu aşamada kurulacak dil son derece önemlidir. Meclis iradesiyle yapılacak düzenlemeler, geçiş sürecinin hukuki zeminini oluşturacaktır.” “Amaç: Terör vesayetinin tamamen ortadan kaldırılması” Uçum, sürecin temel hedefini üç başlıkta özetledi: Sistematik terörün tasfiyesi, şiddete dayalı siyasetin sona erdirilmesi ve terör vesayetinin tüm alanlardan silinmesi. “Açıklamalar yetmez; sürecin teknik boyutu güçlendirilmelidir. Pratik teyitlerle ilerleme sağlanmalıdır.” “Bütünleşme tamamlanmadan Türkiye Yüzyılı tam olmaz” Yazının finalinde Uçum, ortak geleceğin inşasının ancak toplumsal bütünleşme yoluyla mümkün olduğunu ifade ederek, sürecin “tarihsel fırsat penceresi” sunduğunu kaydetti. “Bu tarihsel fırsat penceresi heba edilmemelidir. Türkiye’nin tüm kesimleri bu sürecin kazananı olacaktır.”

Mehmet Uçum: Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir Haber

Mehmet Uçum: Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Anadolu Ajansı için kaleme aldığı pazar yazısında “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan yeni döneme ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Uçum, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı dinlemesi kararı, Kürtlerle devlet ilişkisi, yerel yönetim reformu ve geçiş sürecinin hukuki aşamaları gibi başlıklarda net mesajlar verdi. Yazı boyunca “Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir” vurgusu öne çıktı. “İmralı dinlemesi yeni ve somut bir durum yaratacak” Uçum, Komisyonun aldığı İmralı dinlemesi kararının süreci dönüştüreceğini belirterek şu ifadeyi kullandı: “İmralı dinlemesinden sonra yeni ve somut bir durum oluşur. Soyut karşı çıkışlar ortaya çıkan somut durum karşısında anlamsızlaşır.” Uçum’a göre bu adım, uzun süredir devam eden siyasi tartışmalara pratik bir veri sunacak ve hem lehte hem aleyhte görüşlerin “gerçeklik zemininde” yeniden şekillenmesini sağlayacak. “Geçiş sürecine yönelik fikri sabotajlar devam ediyor” Uçum, geçiş süreci hızlanırken buna karşı yürütülen “fikri sabotajlara” dikkat çekti: “Temel hedef geçiş sürecinin birikimini ve sonuca ulaşma imkanını değersizleştirmektir.” Bununla birlikte her eleştirinin kötü niyetli olmadığını ifade eden Uçum, samimi endişelerle dile getirilen görüşlerin ayırt edilmesi gerektiğini vurguladı. Tarihsel provokasyonlar ve liderlik vurgusu Uçum, geçmişteki acı olayların sürekli gündeme getirilmesini “fikri provokasyon” olarak nitelendirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolüne özel bir vurgu yaptı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürtlere yönelik inkar ve ret politikalarını bitiren liderliği yok sayılamaz.” Ayrıca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’ten bu yana attığı adımların “bilgece ve cesur” hamleler olduğunu söyleyerek bunları hedef alan görüşlere karşı “net tutum alınması gerektiğini” belirtti. Geçiş süreci hukukunda yeni aşama Mehmet Uçum yazısında, geçiş süreci hukukunun artık daha sistematik bir faza girdiğini ifade etti: “Komisyon, dinleme faaliyetine son verecek. Ardından geçiş süreci hukukuna ilişkin raporunu hazırlayacak.” Bu raporda, terörün “her boyutuyla sona erdiğine dair pratik teyit mekanizmaları” ile Meclis ve yürütmeye yönelik önerilerin yer alması bekleniyor. Uçum ayrıca Komisyonun demokrasiye dair ayrı veya birleşik bir rapor hazırlayabileceğini belirtti. Devlet–Kürt ilişkilerinde yeni tanım: ‘Sorun değil konu’ Uçum’un yazısındaki en dikkat çekici bölümlerden biri devlet ile Kürtler arasındaki ilişkiye dair yaptığı tanımlama oldu: “Türkiye’de Devlet ile Kürtler arasındaki gündem, Erdoğan yönetimlerinde mesele olmaktan çıkmaya başladı ve giderek ‘konu’ya dönüştü.” Bu dönüşümü şöyle detaylandırdı: Ayrılıkçı eğilimlerin tamamen sıfırlanması Kürtlerin tamamının devletle eksiksiz bütünleşmesi Kürtçenin özgürlüğünün güçlendirilmesi ve kalıcılaştırılması Eşitlik duygusunun pratikte yerleşmesi Dil konusuna dair ise şu vurguyu yaptı: “Türkçenin kapsayıcılığı ile Kürtçenin özgürlüğü arasında bir uyumsuzluk yoktur.” Yerel yönetimlerde kapsamlı reform ihtiyacı Yazıda yerel yönetimlerin yeniden yapılanmasının “Türkiye geneli için zorunlu” olduğu ifade edildi: “Üniter yapıyı destekleyecek, tek teşkilat, tek bütçe ve tek icra yaklaşımını hayata geçirecek bir yerel yönetimler reformu kaçınılmaz hale geldi.” Bu reformun hem denetimi hem de yerel meclislerin yetkisini yeniden düzenlemesi gerektiğini belirtti. “Tek Devlet, Tek Millet” vurgusuyla bitirdi Mehmet Uçum yazısını, sürecin ideolojik merkezine işaret eden cümlelerle sonlandırdı: “Tek Devlet ve Tek Millet Türkiye’nin tek gerçeğidir.” Ve bu gerçeğin kabullenilmesinin tüm unsurların geleceğini birlikte şekillendirmesi için zorunlu olduğunu ifade etti. Son bölümde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgesel bütünleşme vizyonuna atıf yapan Uçum, Türkiye’nin güçlenmesinin “Türklerin, Arapların ve Kürtlerin bu yüzyıldaki bütünleşmesini başlatabileceğini” savundu.

Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci ve Cumhuriyet Tarihinden Bir Örnek! Haber

Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci ve Cumhuriyet Tarihinden Bir Örnek!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreciyle ilgili yazısında, sürecin güncel durumunu ve tarihsel emsalleri kaleme aldı. Uçum, sürecin temel doğrultuda ilerlediğini belirterek, önümüzdeki dönemde atılacak adımların beklendiğini ifade etti. Bu adımlar arasında, TBMM Komisyonu’nun İmralı’yı dinlemesi, Diyarbakır annelerinin çocuklarına kavuşması için girişimler, silah bırakma pratiklerinin genişletilmesi ve geçiş sürecine dair hukuk raporlarının hazırlanması yer alıyor. Ayrıca, Suriye’de ülkenin birliği ve bütünleşme adımlarının güçlendirilmesi, demokratik süreçlerin geliştirilmesi gibi hedefler de sürecin öncelikleri arasında bulunuyor. Uçum, tarihsel bir emsal olarak 1928 yılında yürürlüğe giren 1239 sayılı Kanun’u örnek gösterdi. Kanun, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, devlete karşı işlenen suçlardan dolayı hukuken kaçak olan veya yanlış yola sapmış ancak Cumhuriyet’e bağlı kişiler için soruşturma ve infazların ertelenmesini öngörüyordu. Uçum, bu düzenlemenin, geçiş sürecine özgü tek, özel ve geçici bir hukuki yaklaşım olarak günümüzde de ilham kaynağı olabileceğini vurguladı. Yazısında sürecin zorluklarına da dikkat çeken Uçum, olası sabote edici girişimlere karşı teyakkuzda olunması gerektiğini belirtti. Tarihsel örnekler ve bugünkü hukuki kapasite ile TBMM’nin, Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci için ihtiyaç duyulan kanunları en işlevsel şekilde çıkarabileceğini kaydetti.

Mehmet Uçum: Ulusal yargı yetkisi hiçbir şekilde devredilemez Haber

Mehmet Uçum: Ulusal yargı yetkisi hiçbir şekilde devredilemez

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, 9 Kasım 2025’te yayınladığı Pazar yazısında, Türkiye’de yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden açan güçlü ifadeler kullandı. “Hiçbir bağımsız ülke, ulusal yargı yetkisinin ülke dışı mercilere devredilmesini kabul etmez” diyen Uçum, yargının egemenliğin asli unsuru olduğunu ve demokratik meşruiyetin halk iradesiyle kurulması gerektiğini vurguladı. “HSK yapısı anti-demokratik değil, tam tersine demokratik meşruiyet gereğidir” Uçum, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun üyelerinin TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesini, yargı idaresinin halk tarafından yetkilendirilmiş organlara bağlı olması gerektiğiyle açıkladı. Bu nedenle Adalet Bakanı’nın HSK Başkanı olmasının “bağımsızlığa engel değil, demokrasiye uygun” olduğunu savundu. “Yargı idaresinde demokratik meşruiyet sağlanamazsa yargısal aktivizm olağan hale gelir ve bir jüristokrasi ortaya çıkar.” “Bağımsızlık kurumsal değil, işlevseldir” Yargıç ve savcıların mesleki geçişlerinin bağımsızlığa aykırı olduğu yönündeki eleştirileri reddeden Uçum, bağımsızlık ve tarafsızlığın kişisel değil, görev esnasında geçerli işlevsel ilkeler olduğunu belirtti. “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kurumsal değil işlevseldir. Yargı işini yaparken bağımsız ve tarafsız olmalıdır.” Uluslararası yargıya karşı “milli yargı” vurgusu Uçum, Türkiye’nin uluslararası sözleşmelere taraf olabileceğini ancak bunun ulusal yargının asli konumunu zedeleyemeyeceğini söyledi. “Asıl olan ulusal yetkilerdir, uluslararası düzenlemeler ve kararlar ise talidir.” Yargı–siyaset tartışmasının yeni ekseni Uçum’un metni, yargı bağımsızlığının kurumsal değil siyasal egemenlik temelli tanımlanması nedeniyle tartışma yaratmış durumda. Yazı, özellikle HSK yapısı, uluslararası hukuk kararlarının uygulanması ve yargısal aktivizm başlıklarının önümüzdeki dönemde daha sert tartışılacağına işaret ediyor.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil,  başlangıçtır! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar günleri düzenli olarak paylaştığı değerlendirme metinlerinin sonuncusunda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” hedefine giden süreci ayrıntılı bir çerçevede ele aldı. Resmî X hesabında yayımlanan yazı, hem sürecin kronolojisini ortaya koyması hem de yakın dönemde beklenen yeni hamleleri içermesi açısından dikkat çekici oldu. Uçum’un ifadesiyle bu süreç, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve Devlet Bahçeli’nin cesur girişimleriyle bir devlet politikası olarak resmen başlatıldı.” “Geçiş süreci 1 Ekim 2024’te başladı” Uçum’un analizinde yer alan kronolojiye göre süreç, 1 Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasıyla ve aynı gün Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesiyle resmen başladı. Bu tarih, devlet aklının çözüm iradesinde yeniden buluştuğu eşik olarak görülüyor. Ardından gelen en kritik kırılma noktası, 22 Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan’a yönelik “tarihi çağrısı” oldu. Uçum’a göre bu çağrı, “geçiş sürecinde ezber bozan ve sonraki adımları somutlaştıran büyük bir hamle” niteliği taşıyordu. Öcalan’ın çağrısı ve “fesih – silah bırakma” dönemeçleri Uçum’un vurguladığı en önemli aşamalardan biri, 27 Şubat 2025’te Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile terör örgütüne açık bir “fesih ve silah bırakma” yönlendirmesi yapmasıydı. Uçum bu çağrıda yer alan ideolojik dönüşüm mesajına özellikle dikkat çekiyor: “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” – Abdullah Öcalan Bu alıntı, örgütün tarihsel tezlerinden vazgeçtiğini, “devletle ve toplumla bütünleşmeyi” yeni hedef olarak belirlediğini ifade eden en net kırılma olarak sunuluyor. Milat niteliğinde tarihler Mehmet Uçum, yazısında geçiş sürecini olgunlaştıran kritik aşamaları tarih tarih sıralıyor: 12 Mayıs 2025: Fesih kararının resmen ilanı 11 Temmuz 2025: Sembolik silah yakma töreni 1 Ekim 2025: Erdoğan’ın “geçişin güvenceleri”ni açıkladığı TBMM konuşması 26 Ekim 2025: Münfesih örgütün geri çekilme kararını duyurması 30 Ekim 2025: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetini yeniden kabul etmesi Bu görüşmeye dair Erdoğan’ın sözleri Uçum’un yazısında özellikle öne çıkarılıyor: “Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik.” – Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM’deki komisyon ve yeni aşama Uçum, sürecin artık yeni bir safhaya geçtiğini belirterek gözlerin TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na çevrildiğini ifade ediyor. Komisyonun, dinleme faaliyetini tamamlamadan önce İmralı’da Öcalan’ı dinlemesinin beklendiğini yazıyor. Komisyonun hazırlayacağı iki olası rapor da yazıda netleşiyor: Geçiş Süreci Hukuku Raporu Demokrasiyi Geliştirme Perspektif Raporu Uçum, bu raporların ayrı veya birleşik şekilde yazılabileceğini ancak demokrasi başlığının işlenmemesi durumunda bunun “tarihi bir eksiklik” olacağını vurguluyor. “Terörsüz Türkiye sonuç değil, başlangıçtır” Mehmet Uçum’un yazısında en güçlü siyasi mesajlardan biri şu cümlede yer alıyor: “Terörsüz Türkiye bir sonuç değil, başlangıçtır.” Bu vurgu, sürecin yalnızca silahsızlanma ve fesihle sınırlı olmadığı; yeni siyasal, toplumsal ve bölgesel bir dönemi işaret ettiği şeklinde okunuyor. Uçum’a göre hem Türkiye içinde hem de bölgede yeni dengeler kurulacak ve bu sürecin ana aktörü artık TBMM olacaktır. Erdoğan’ın vizyonu ve “yeni dönem” mesajı Yazı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleriyle sonlanıyor ve bu sözler aynı zamanda sürecin devlet adına bağlayıcı çerçevesini oluşturuyor: “Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız.” Uçum ise yazısını şu cümleyle noktalıyor: “Bu inanç ve güvenle başaracağız.”

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz! Haber

Mehmet Uçum: Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yayımladığı “Önce Geçiş Sonra Demokrasi Çarpıtması!” başlıklı yazısında, “Terörsüz Türkiye” süreci ve demokrasi reformları üzerine tartışmalara yanıt verdi. Uçum, bazı çevrelerin “geçiş süreci” kavramını yanlış yorumlayarak demokrasiyi askıya alma iddiasında bulunduğunu belirtti. “Geçiş süreci demokrasiden bağımsız değildir” Uçum yazısında, “Terörsüz Türkiye’ye geçiş”in amacının terörün kesin ve kalıcı biçimde sona ermesi olduğunu, bu sürecin yalnızca terör örgütü ve onun siyasi-ideolojik bağlantılarıyla sınırlı olduğunu vurguladı. “Geçiş süreci Türkiye’deki ve bölgedeki Kürt yurttaşların tamamına yönelik değildir. Bu süreçteki özneler münfesih terör örgütünün kurucuları, yöneticileri ve hukuken muhatap alınabilecek kişilerle sınırlıdır.” Uçum’a göre, geçiş süreci hukuku demokratik düzenin bir parçası olarak görülmeli ve demokrasiyle birlikte ilerlemelidir. “Geçiş süreci hukukunu demokrasi dışında görmek abestir. Terörün ve şiddetin sona ermesi zaten demokratik alanı genişletecek, yeni olanaklar yaratacaktır.” “Türkiye’de demokrasi askıda değil, işliyor” Yazısında muhalefetin “demokrasi askıda” yönündeki söylemlerine de yanıt veren Uçum, Türkiye’de demokratik sistemin tüm kurumlarıyla işlediğini belirtti: “Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor, varlıklarını nasıl sürdürebiliyor? En radikal fikirlerin bile ortaya çıkabildiği bir ortamda, ‘demokrasi yok’ demek ideolojik körlüktür.” Uçum, hukuki süreçlerin ve cezaların “demokrasiye darbe” gibi gösterilmesini yanlış bulduğunu vurguladı: “Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalifler demokratik alanda son derece rahat hareket ediyor. Türkiye’nin gerçeği budur.” “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz” Uçum, yazısının sonunda “terör ve demokrasi” arasındaki ilişkiyi açık biçimde tanımlayarak, terörün hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını belirtti: “Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz. Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz. Terörün bitmesi herkesin kazancıdır, demokrasiyi geliştirmek için yüksek bir imkandır. Bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur.” “Demokrasiye geçiş değil, demokrasiyi güçlendirme hedefi” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, “demokrasiye geçiş” gibi ifadelerin Türkiye’nin mevcut sistemini yok saydığını da dile getirdi: “Türkiye zaten demokratik bir düzene sahip. Hedef, demokrasiye geçmek değil, demokrasiyi geliştirmektir. Cumhuriyet ve demokrasi güçlü temellere sahiptir; eksikleri tamamlamak, kurumları geliştirmek elbette mümkündür.” Uçum’un yazısı, Cumhurbaşkanlığı çevrelerinde yürütülen “Terörsüz Türkiye” ve “yeni anayasa” tartışmalarına dair en kapsamlı değerlendirmelerden biri olarak dikkat çekti. Siyaset kulislerinde ise bu çıkış, önümüzdeki dönemde güvenlik-demokrasi dengesine dair yeni anayasal adımların habercisi olarak yorumlandı.

Saadet’ten Mehmet Uçum’a: Komisyonun başına atanmış kayyum gibi davranıyor! Haber

Saadet’ten Mehmet Uçum’a: Komisyonun başına atanmış kayyum gibi davranıyor!

“Meclis’in Üzerinde Hiç Kimse Olamaz” Arıkan, partisinin Yeni Yol Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Uçum’un her hafta “Pazar Yazıları” başlığıyla yaptığı açıklamalara gönderme yaparak şu ifadeleri kullandı: “Bu yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda epey bir açıklama yapan ve Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis’e ve Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na rol biçip yön vermeye kalkıyor.” Arıkan, “Bu arkadaş komisyonun başına atanmış bir ‘kayyum’ gibi davranıyor. Süreçte ne konuşulacak, ne konuşulmayacak bununla ilgili kendini yetki sahibi sanıyor. Arkadaşlar, şunu bir netleştirelim: Kimse, Meclis iradesinin üzerinde değildir. Kimse Meclis’e yön veremez, çerçeve çizemez, ne yapacağını söyleyemez.” dedi. “Kayyum Zihniyetinden Çıkmadan Demokratikleşme Olmaz” Arıkan, “Yeni Anayasa’dan bahsedenler önce bu kayyum zihniyetinden bir çıksınlar,” diyerek iktidarı sert şekilde eleştirdi. “Bakın biz en başından beri şunu söyledik: İhtiyacımız olanı ‘Terörsüz Türkiye’ tabiri ifade etmeye yetmiyor. Bizim ihtiyacımız olan ‘Yaşanabilir Türkiye’ ifadesidir. Toplumsal barış ve huzuru bir örgütün silah bırakmasına indirgemek çıkmaz bir yoldur. Ancak gördüğümüz o ki; kendini kayyum sanan arkadaş toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini dile getirmesini istemiyor. Komisyonun bu konulara giremeyeceğini iddia ediyor. İşte tam da bu anlayış, bu ülkeyi yaşanabilir olmaktan çıkarıyor.” Uçum’un “Pazar Yazıları”na Gönderme Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, son dönemde X hesabından “Pazar Yazıları” başlığıyla yaptığı paylaşımlarda yeni anayasa sürecine ilişkin yorum ve değerlendirmelerde bulunuyor. Arıkan’ın eleştirilerinin, bu açıklamalara doğrudan bir yanıt niteliğinde olduğu değerlendiriliyor.

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli! Haber

Mehmet Uçum: Terörsüz Türkiye’ye geçiş ayrı, demokrasi süreci ayrı yürümeli!

Uçum: “Türkiye’nin yükseliş dönemi iki aşamada ilerleyecek” Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anadolu Ajansı’nda yayımlanan analizinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim 2024’teki TBMM açılış konuşması ve aynı gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin diyalog hamlesi ile başlayan “Terörsüz Türkiye yürüyüşü”nün ilk yılını değerlendirdi. Uçum, bu sürecin Türkiye’nin “yükseliş çağını hazırlayacak” bir dönemin başlangıcı olduğunu belirterek, iki temel aşamadan söz etti: “Birincisi Terörsüz Türkiye’ye Geçiş Süreci, ikincisi ise Demokrasiyi Geliştirme (İlerletme) Sürecidir. Bu iki süreç asla iç içe geçmemeli, ayrı eksenlerde yürütülmelidir.” “Geçiş süreci devlet inisiyatifli, demokrasi süreci halk inisiyatifli” Mehmet Uçum, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu dönüşümün öznesinin hem devlet hem de halk olduğunu, ancak iki sürecin doğasının farklı olduğunu vurguladı. Uçum’a göre “geçiş süreci” devlet politikası olarak yürüyen, terörün kesin ve kalıcı biçimde sona erdirilmesini amaçlayan geçici bir dönem; “demokrasiyi geliştirme süreci” ise halkın talepleriyle şekillenen, daimi ve dinamik bir demokratikleşme programı olacak. “Geçiş sürecinin konusu terörün bitirilmesidir. Demokrasi süreci ise halkın inisiyatifiyle daha fazla özgürlük, daha etkin devlet ve yeni anayasa hedefini kapsamaktadır. Bu iki aşamayı karıştırmak, Türkiye’nin yol haritasına zarar verir.” “Geçiş süreci kanunu” önerisi: tek, özel ve kapsayıcı bir yasa Uçum, terörün sona erdirilmesi için yürütülen geçiş dönemine özel bir yasal düzenleme gerektiğini belirterek, bunun “tek-geçici ve özel bir kanun” olması gerektiğini söyledi. Bu düzenlemenin, münfesih terör örgütü üyelerinin ceza, infaz, toplumsal hayata katılım ve ekonomik bütünleşme süreçlerini kapsayacağını ifade eden Uçum, “toptancı değil, kademeli” bir hukuk yaklaşımı önerdi. “Münfesih terör örgütü mensuplarının tamamı aynı şekilde değerlendirilemez. Farklı durumda olanlara farklı kurallar uygulanmalıdır. Bu, anayasal zorunluluktur.” “Demokrasi süreci TBMM merkezli yürütülmeli” Analizde, geçiş sürecinin ardından başlayacak olan “demokrasiyi geliştirme dönemine” ilişkin de net bir çerçeve çizildi. Uçum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha etkin devlet’ vizyonuna atıf yaparak, bu dönemin merkezinde TBMM’nin, demokratik partilerin ve halk inisiyatifinin olacağını belirtti. “Demokrasiyi geliştirme süreci, Türk halkının tüm kesimlerinin ortak talep ve ihtiyaçlarına dayanacaktır. Kimlik siyaseti değil, ülke siyaseti öne çıkacaktır.” “Kürtlerin temsilinde tekel yok, süreç tüm toplumu kapsıyor” Uçum, analizinde “Kürtlerin siyasi temsilinde asla bir tekel olmadığını” vurguladı. “Terörsüz Türkiye” döneminin, Kürt yurttaşların tamamını değil, sadece münfesih örgütle ilişkili unsurları kapsayan teknik bir süreç olduğunu belirtti. “Geçiş sürecinin özneleri sınırlıdır: Öcalan, örgüt yönetimi ve ilişkili sosyal mecralar. Ancak demokrasi sürecinin özneleri Türkiye halkının tamamıdır.” “Öcalan’ın rolü yapıcı, fakat süreç üzerinde ön şart yaratılmamalı” Yazının son bölümünde Uçum, sürecin istismar edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. Bazı çevrelerin “fikri sabotaj” girişimlerinde bulunduğunu belirterek, özellikle “Öcalan’a rağmen Öcalan’ı koruma” tutumlarının sürece zarar verdiğini dile getirdi: “Öcalan, sürece katkı yapmak için koşullarının iyileştirilmesini istiyor. Ancak onun dışında ileri şartlar dayatmak, sürecin özünü zedeler. Kimse geçiş sürecine öznel ön koşullar icat etmemelidir.” “Dil, dikkatle kullanılmalı; fikri sabotajlara izin verilmemeli” Uçum, yazısını dil uyarısıyla sonlandırdı. Sürece yönelik eleştirilerde kullanılan üslubun toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini belirterek, “Fiili ve fikri sabotajlara karşı tedbir almak herkesin görevidir” dedi. Mehmet Uçum’un bu haftaki yazısı, Türkiye’nin terör sonrası dönemi nasıl yöneteceğine dair kapsamlı bir yol haritası sunuyor. Uçum’a göre, devletin yöneteceği “geçiş süreci” tamamlandığında, Türkiye halkı demokratikleşmenin asli öznesi olacak.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.