SON DAKİKA

Mehmet Uçum: Egemenliğin ve birliğin dili Türkçe!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, kaleme aldığı Pazar yazısında Türkçenin milli birlik ve egemenlik açısından “dokunulmaz” olduğunu belirterek, “Türkçe devletin dili, yani tek resmi dildir. Eğitimde de zorunlu tek dil olmalıdır” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 26.10.2025 13:32
Haber Güncellenme Tarihi: 26.10.2025 13:34
Kaynak: Haber Merkezi
https://haberdeger.com/
Mehmet Uçum: Egemenliğin ve birliğin dili Türkçe!

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, bu haftaki Pazar yazısında “Egemenliğin ve birliğin dili Türkçe” başlıklı makalesinde, Türkçenin devlet dili olarak taşıdığı milli ve anayasal önemi vurguladı. Anadolu Ajansı için kaleme aldığı yazısında Uçum, hem Türkçenin konumuna hem de Kürtçe ve diğer yaşayan dillerin özgürlük alanlarına değindi.

“Türkçe dokunulmazdır”

Uçum, yazısında Türkçenin yalnızca iletişim dili değil, aynı zamanda Türkiye halkının birliğini ve egemenliğini temsil eden kurucu unsur olduğunu belirtti:

“Türkler, Kürt yurttaşlar, Araplar, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Gürcüler… Kısacası Türkiye toplumunun bütün unsurları bu ülkenin ayrılmaz parçalarıdır. Objektif bir realite olarak Türkçe de Türkiye halkının parçası, yani birliğin dilidir.”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Türkçenin “devletin dili” olmasının değişmez ve tartışılmaz bir anayasal ilke olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Milli birliğimizin harcı olan Türkçenin devletin dili yani tek resmi dil şeklinde muhafaza edilmesi bekanın gereğidir. Hiç kimsenin de bunu tartıştığı yoktur. Türkçe dokunulmazdır.”

Uçum, Türkçenin “egemen tek dil” konumunun, millet egemenliği ilkesinin doğal sonucu olduğunu vurguladı:

“Egemenlik Türkiye halkının oluşturduğu Türk Milletine ait olduğu için, milletin dili olan Türkçe de egemen tek dildir.”

“Kürtçe ve diğer yaşayan diller insan özgürlüğünün parçasıdır”

Mehmet Uçum, Türkçenin devlet dili olarak taşıdığı statünün diğer dillerle karıştırılmaması gerektiğini, ancak her anadilin öğrenilme ve kullanılma özgürlüğünün temel bir insan hakkı olduğunu belirtti.

“Türkçe ile diğer dilleri aynı statüye koymak doğru değildir. Bununla birlikte bütün anadiller, bu dillerin öğrenilmesi ve kullanılması insanın özgürlüğüyle ilgilidir. Devletin görevi bu özgürlük alanını tanımak ve gerekli imkânları sağlamaktır.”

Uçum, geçmişteki yasak ve inkâr politikalarına da değinerek, “12 Eylül Faşizmi döneminde anadillerin yasaklandığını, bu durumun demokratikleşme süreciyle aşıldığını” ifade etti.

“Erdoğan devrimiyle dil özgürlüğü genişledi”

Uçum, Türkiye’de farklı dil ve lehçelere yönelik özgürlük alanlarının genişlemesini “Erdoğan devrimi” olarak tanımladı:

“2003 yılında başlayan ve 2014’te 2923 sayılı Kanun’la düzenlenen reformlarla, farklı dil ve lehçelerin öğretimi ve kullanımı güvence altına alınmıştır. Bu uygulamalar on yılı aşkın süredir devam ediyor.”

“Yaşayan Diller ve Lehçeler” dersi kapsamında Kürtçe (Kurmanca ve Zazaca), Lazca, Gürcüce, Arnavutça, Boşnakça gibi dillerin devlet okullarında seçmeli ders olarak okutulduğunu hatırlatan Uçum, Kürtçe dil eğitimi ve yayıncılığında sağlanan özgürlükleri tek tek sıraladı.

Kürtçe’nin kamusal alandaki yeri

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Kürtçe’nin eğitimden siyasete, kültürden medya alanına kadar geniş bir çerçevede özgürleştirildiğini belirtti:

“Kürtçe dil dersi devlet okullarında ve özel okullarda seçmeli olarak alınabiliyor. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri kuruldu, Kürtçe dil kursları açmak mümkün. Q, X, W gibi harflerin kullanımına izin verildi.”

Uçum, ayrıca devletin kültürel kurumlarında da Kürtçe üretimlerin desteklendiğini vurguladı:

“Kültür Bakanlığı Kürt edebiyatının önde gelen eserlerini yayınlıyor. Devlet Tiyatroları Kürtçe oyunlar sahneliyor. TRT Kurdi’nin 24 saat Kürtçe yayın yapması da bu dönemin eseridir.”

“Yeni anayasa, dil özgürlüklerini teminat altına almalı”

Yazısının sonunda Uçum, yeni anayasa hazırlıkları kapsamında Türkiye’deki dil rejiminin hukuki güvenceye kavuşturulması gerektiğini belirtti:

“Yeni anayasa hayata geçtiğinde, Türkiye’deki geleneksel ve yaşayan bütün dil ve lehçelerin kavuştuğu özgürlüklere anayasal dayanak sağlanabilir. Örneğin, ‘günlük yaşamda kullanılan başka dillerin öğretimine ilişkin hususlar kanunla düzenlenir’ hükmüyle bu durum güvenceye alınabilir.”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Türkçenin egemen tek dil olarak varlığını koruyacağını, bunun yanında Kürtçe dahil tüm anadillerin öğrenilmesi ve kullanılmasının anayasal teminat altına alınabileceğini söyledi.

“Türkçenin egemen ve birleştirici tek dil olması değiştirilemez bir kuraldır. Ancak bu, diğer dillerin özgürce yaşamasıyla çelişmez; aksine Türkiye toplumunun zenginliğidir.”

Mehmet Uçum’un “Egemenliğin ve birliğin dili Türkçe” başlıklı yazısı, Türkçenin devlet dili olarak korunmasının milli egemenliğin temeli olduğunu, ancak Kürtçe ve diğer dillerin özgürlük alanlarının da insan hakları perspektifinden güçlendirilmesi gerektiğini savunan, hem merkeziyetçi hem çoğulcu bir yaklaşım sunuyor.

“Türkçe egemen dil olmaya devam edecek, ama bu topraklarda konuşulan her dil de yaşama hakkına sahip olacak.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.